Aile etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aile etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Şubat 2011 Cumartesi

Anne Adaylarına Önemli Hususlar

Gebelik süresince anne adayının her konuda kendisine dikkat etmesi gerekir. Bedensel ve psikolojik olarak olumlu geçen bir gebelik sonucunda aynı şekilde bedensel ve psikolojik olarak sağlıklı bir bebeğe sahip olunabilinir. 

Gebelikte de her mevsimde dikkat edilecek hususlar önem taşımaktadır.

Kış mevsiminde gebeliklerini daha rahat geçirmeleri için Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Yurdanur Aktan Erkılıç anne adaylarına önerilerde bulundu.

Kış gebeleri besinsel anlamda en şanslı gebelerdir. Kış sebze ve meyveleri annenin sağlığı, iyi beslenmesi ve gelişmekte olan bebeği için bol mineral ve vitamine sahiptir. Sağlıklı bir gebelik yaşayabilmek için anne adayının öncelikle beslenmesine çok dikkat etmesi gerekir.

“ANNE ADAYININ ELİNE BİR BESLENME PROGRAMI VERMEK İYİ BİR YAKLAŞIM DEĞİLDİR.”

Mevsiminde yetişen sebze ve meyveler ihtiyacı bol bol karşılar. Anne adaylarının fiziksel gelişimini tamamlamış besin depolarının dolu olarak gebeliğe başlamaları gerekir. Gebelik süresinde ise anne adayının sadece günlük yaşamını sürdürecek yeterli besin ve enerji alması kafidir. İlk aylarda kilo alamamak korkulacak bir durum değildir. Bulantı, kusma ve iştahsızlık kilo alımını ilk aylarda engelleyebilir ancak tüm gebelik boyunca ortalama 10-12 kg almak normal olandır.

Anne adayının günlük protein ihtiyacı 20 gr'dir.15-20mgr demir,500mgr kalsiyum alması gerekir. Proteinler bitkisel ve hayvansal olarak iki türdedir.Ve her iki protein grubu da tüketilmelidir.

Hayvansal proteinler = Et -süt-peynir-yoğurt-yumurta.

Bitkisel proteinler = Kuru baklagiller-fasulye-nohut-mercimek-barbunya v.s.. balık tüketilmesi gereken en önemli proteinlerden biridir. Bebeğin zeka gelişimi üzerinde olumlu etkisi olan omega 3 ve omega 6 yağ asitlerine sahiptir.

KIŞ MEVSİMİNDE BESLENME:

• Kış mevsimi balık yönünden zengindir. Kalsiyum bebeğin 8.haftadan itibaren oluşan kemik ve dişleri için gereklidir ve gebelikte normalin iki katı kalsiyum almak gerekir. Anneden bebeğe geçen yani sürekli kayba uğrayan bir elementtir ve karşılanması gerekir.

• Et-yumurta-kuru baklagiller protein+demir içerir. Bebekte beyin, kas, diş ve kan yapımını sağlar

• Süt ve süt ürünleri protein ve kalsiyum içerir ve bebekte kemik, diş gelişimi ve büyümesini sağlar. Gebelerde demir eksikliği halsizlik, yorgunluk, uykuya meyil, nefes darlığı, çarpıntı gibi şikayetlere neden olur. Demir eksikliğinde bebek gelişim bozukluğu, erken doğum, düşük ve ölü doğum yapma riski de vardır. Gebeler yiyeceklerden her türlü mineral ve vitaminleri alsalar da kalsiyum ve demir hariçten ilaç olarak da verilmelidir.

• C vitamininden zengin sebze ve meyveler bağırsaktan demir emilimini hızlandırırlar. Süt demir emilimini azalttığı için demir ilaçlarını sütle almamak gerekir

Mevsimlerle beslenme arasında büyük bir bağlantı vardır. İnsan sağlığı ve hastalıkları hava şartlarına, vücuda giren yiyecek ve içeceklere, kişinin yaşadığı ortama hareketlilik durumuna, fizik etkenlere, psikolojik durumuna bazı dış etkenlere ve alışkanlıklarına bağlıdır. Kış sebze ve meyveleri gebeler için çok gerekli vitamin ve mineraller içermektedir. Dikkat çeken bir husus şayet yeterince ve dengeli beslenilirse bu sebze ve meyvelerinin diğer bir yararı posalı gıdalar olması ve hızlı kilo alımını engellemesidir.

KIŞ SEBZELERİ:

Karnabahar, brokoli, lahana, ıspanak, pırasa, kereviz maydanoz, dereotu, kabak, turp, patates patlıcan havuç vs...

KIŞ MEYVELERİ:

Portakal, Mandalina, ayva, nar, greyfurt, elma vs...

Görüldüğü gibi bu gruplar vücut toksinlerini atmak,kilo almamak gibi nedenlerle özel programlarda tavsiye edilen sebze ve meyvelerdir.

Bu nedenle ve besin değerleri bakımından kış gebelerinin oldukça şanslı olduğu söylenebilir.

ZARARLI YİYECEKLER:

Fast food ürünler, kızartılmış patatesler bebek için zehirli bir takım maddeler içerdiğinden zararlıdır. Evde yapılan kızartmalar daha az ısıda yapıldığından zararlı değildir.

Katkısız, mevsiminde yetişen gıdalar tercihimiz olmalıdır.

KIŞ GEBELERİNİN DİKKAT ETMESİ GEREKEN DİĞER BİR HUSUS GİYSİLERDİR:

- Soğuk havalarda ısınmak için giyilen sıkı, naylon, sentetik giysiler zararlıdır. Hava geçirme özelliği olmadığından terleme ve buna bağlı mantar enfeksiyonlarına neden olmalarından dolayı bu tür giysiler iç çamaşırları, pantolonlar tercih edilmemelidir. Kış aylarında yünlü , pamuklu, havalanabilir, yumuşak giysiler tercih edilmelidir.

- Kış aylarında güneşten daha az yaralanmakla birlikte her gün bir(1) saat açık havada yürümek oturmak, gereken D vitamini için yeterli olabilir.

- Kış aylarında kapalı ortamlarda kalabalıkta damlacık enfeksiyonları (nezle,vs..) daha hızlı yayılacağından gebelerin uzun süre bu ortamlarda bulunmamasını tavsiye ederiz.

- Gribal enfeksiyonların yaygın olduğu bu mevsimde tokalaşmak,öpüşmek risk artırıcı olduğundan uzak durulmalıdır.

- Evlerde soba ve kaloriferlerinin kuruttuğu havayı kaynayan bir çaydanlık, ıslak bezler gibi tedbirlerle nemlendirmek faydalıdır.

- Gebeler güzeldir, çekicidir, kutsaldır. Güzel kış günlerinde güzel gebelerin güzel bebekleri olmasını temenni ederiz.

(HABERTÜRK)

22 Ocak 2011 Cumartesi

Çocuğu Özgüvensiz Yapan Sebep

Anne ve babaların kafalarını en çok kurcalayan soru çocuklara nasıl davranması gerektiği konusudur.

Kimi anne babalar disipline çok önem verirken kimileri ise tavizler vermekten kendini alamıyorlar! Uzmanlar bir çocuğun en çok ihtiyaç duyduğu şeyin sevgi olduğunu belirtiyorlar.

Bunun yanında uzmanlar, disiplinin çocukların topluma ayak uydurması ve sosyal yaşamda nasıl davranacağını bilen bir insan olarak yetişmesi için gerekli olduğunu da belirtmeden edemiyor. Uzmanlar; ebeveynlere, çocukların sağlıklı sosyal gelişimi için sevgiyle birlikte disiplin uygulamasının atılacak en doğru adım olduğunu anlatıyor.

Tavizden kaçının

Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman çocuk Ergen Psikologu Hande Sinirlioğlu da sevgi gösterirken koşulsuzca çocuğun her istediğini yerine getirmenin sakıncalı olduğunu söylüyor. Her konuda taviz vermenin çocuğun disipline edilmesinde büyük bir sorun yaratacağını belirten Psikolog Hande Sinirlioğlu, hangi durumlarda çocuğa taviz verilip verilmemesi gerektiğini hakkında önemli açıklamalarda bulundu:

Kaliteli beraberlik

Çocukların kişilik gelişiminde ilk ve en önemli yapı taşını oluşturan çekirdek ailedir. Aileler çocuklarına yaklaşımlarında bunu akıllarında bulundurmalı, çocuklarını yapılandıranın kendileri olduğunu unutmamalıdırlar. Çocuk ve ebeveynler arasındaki en önemli nokta koşulsuz sevgi ve kaliteli birlikteliktir. Aileler özellikle küçük yaşlarda çocuklarına vakit ayırmalı... 0-7 yaş aralığında çocuk için önemli olan anne ve babasıyla olan ilişkisidir. Bu ilişki net ve tutarlı bir disiplinle şekillenebilir.

Çocuk eğitimi bilgi ve tutarlılık ister

Çocuk eğitimi; tüm uçların, birine yahut diğerine kaymadan gerçekleştirilmesi gereken; bunun için de bilgi, tutarlılık ve disiplin isteyen bir konudur. Bu eğitim anne babanın çocuğuna karşı kararlı mesajları ve tutum ortaklıkları ile başarıya ulaşabilir. Ailelerin çocuklarına yönelik tutum ve disiplin anlayışlarında farklılıklar gözlemlenir; her farklı tutumun da çocukları farklı şekillendirdiği görülür.

Sınırlar ailede öğrenilir

Her ailenin çeşitli yaşam koşulları ve aile içi kuralları vardır. Çocuklar bu kurallara uyumu, ayrıca toplum kurallarının gerektirdiği şekilde davranmayı öğrenmelidir. Özellikle çocuklar başkalarını incitecek davranışlar konusunda sınırlarını bilmelidir.

Disiplin açığı olmamalı

Anne-babalar verdikleri kararların ve koydukları kuralların arkasında durmalıdır. Verilen bir ceza veya ödülün geri alınması, bu konuda yapılacak herhangi bir taviz, çocuğa disiplin açığı olduğu mesajını verebilir.

Dayak çocuğu özgüvensiz yapar

Cezanın ve dayağın bol kullanıldığı tutumlarda ailenin amacı; söz dinleyen, kurallara uyan, verilen görevleri yerine getiren, terbiyeli, sessiz, uslu, nazik ve dürüst bir çocuk yetiştirmektir. Ancak sonuç böyle olmuyor. Yanlış yapmaktan korkan, kendine güvenmeyen, aşağılık duygusuyla içine kapanık çocuklar ortaya çıkıyor.

Aile içi tutumların, dengesiz ve tutarsız olduğu durumlarda çocuklara taviz veren ve vermeyenlerin arasında çatışma ortaya çıkar. Bu, çocuğun kafasını karıştırır.

(yetenek)

Hastalık Emzirmeyle Bebeğe Geçer mi ?

Anne sütünün, bebeğin bağışıklık sisteminin gelişiminin tamamlanmasına kadar en doğal koruyucu olduğuna dikkat çeken uzmanlar, "Anneler hasta olduklarında da bebeklerini emzirebilirler." uyarısında bulunuyor.
 
Emziren annelerin grip ya da soğuk algınlığına yakalandıklarında 'Bebek hastalanır' düşüncesiyle süt vermemenin yanlış olduğunu belirten Bursa Dörtçelik Çocuk Hastanesi Başhekimi Dr. İsmail Özcan, yeni doğan bebeğin ilk 6 ay kesinlikle anne sütünden mahrum bırakılmaması gerektiğini söyledi.
 
Bebeğin fiziksel ve zihinsel gelişimini en iyi şekilde sağlayacak tüm minerallerin fazlasıyla anne sütünde bulunduğunu kaydeden Uzm. Dr. Özcan, anne sütü ile beslenen bebeğin, normal besin alan bebeklere göre hasta olma riski çok daha az olduğunu dile getirdi.
Hasta iken emzirmenin ve halk arasında bilinenin aksine sezaryen doğumun anne sütü vermeye engel olmadığının altını çizen Özcan, anne vücudunun hastalığa karşı oluşturduğu antikorların sütle birlikte bebeğe geçeceğini ve bebeğin hastalığa karşı savunmasını sağlayacağını söyledi.
 
KORKMAYIN HASTALIK ANNE SÜTÜYLE BEBEĞE GEÇMEZ
Hasta annenin bebeğini hiçbir sakınca olmadan emzirebileceğini vurgulayan Bursa Dörtçelik Çocuk Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. İsmail Özcan, üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren annenin de bebeğini gönül rahatlığıyla emzirebileceğini kaydetti.
 
Annenin emzirmesinin hastalık sırasında vücudunda yapılan antikorları bebeğe vermesi açısından koruyucu olduğunu belirten Dr. Özcan şöyle devam etti: "İshal geçirmekte olan anne de bebeğini emzirebilir, ancak bebeğini emzirmeden önce ellerini özenle yıkaması çok önemlidir. Bebeklerini emzirmeden önce annelerin ellerini yıkaması her zaman uyulması gereken bir davranıştır. Annenin hastaneye yatacak kadar ağır hasta olması ya da bebek için sakıncalı ilaç alması durumlarında emzirme sakıncalıdır. Tüberküloz tedavisi gören annenin balgamı temizlenmiş ve ev tedavisine geçilmiş ise bebeğini emzirmesinde sakınca yoktur."
 
Gebelik ve adet dönemi sırasında annelerin emzirmeye devam edebileceğine vurgu yapan Özcan, "Sezaryen doğum, anne sütü vermeye engel değildir. Emziren anneler sigara içmekten kaçınmalıdır. Sigara içen annelerin sütlerinde bebekler için zararlı toksik maddeler yüksek oranda bulunmaktadır. Emzirmekte olan annelerin alkol almamaları, çay-kahve gibi içecekleri aşırı tüketmemeleri önerilmektedir. Bebekler, özellikle hastalandıklarında birçok besini reddederse de anne sütünü kolayca alırlar." açıklamalarda bulundu.
 
-star

Üstün Zekalı Çocukların Belirtileri

Çocuğunuzun küçük bir hareketi ya da sözü, zekası konusunda altın ipuçları veriyor. 

Örneğin konuşmaya erken başlayan, derslerinde arkadaşlarının önüne geçen hatta dünya sorunlarına çözüm arayan yavrunuz üstün zekalı olabilir
 
Çocukların üstün zekâlı ve üstün yetenekli olduklarını anlayabilmek için bazı davranış ve hareketlerine dikkat etmek yeterli. Aylık kültürel aile dergisi Moral Dünyası ocak ayı kapak konusu olarak üstün zekalı ve üstün yetenekli çocuklara yer verdii. Dergide Uzman Pedagog Adem Güneş’in ve Üstün Zekâlı/Yetenekli Öğrenciler Eğitmeni Didem Rümeysa Sezginer’in kaleme aldığı yazılarda, çocukların yaptığı hareket ve söylediği sözlerin onların zekâ ve yetenekleri konusunda önemli ipuçları verdiği belirtildi.
Dergide verilen bilgilere göre üstün zekâlı olan çocukların özellikleri şöyle:
 
BEBEKLER AZ UYURLAR
• Beden yapıları (boy ve ağırlık bakımından) ve sağlık durumları bakımından yaşıtlarına oranla daha ileridir.
• Enerji düzeyleri yüksektir.
• Erken yürürler.
• Erken konuşurlar.
• Bebeklik döneminde daha az uyku gereksinimi duyarlar.
• İlgilendikleri zaman dikkatlerini yoğunlaştırabilirler. 
• Kullandıkları dil, yaşıtlarına göre daha gelişmiştir. Sözcük zenginliği, ifade düzgünlüğü dikkat çeker.
• Duyu organı bozuklukları, bedensel sakatlık gibi durumlara normal çocuklara göre daha az rastlanır. Hastalıklara karşı daha dayanıklıdırlar.
• Duyu organları keskin olması nedeniyle bebekliklerinde battaniyelerini üstlerinden atma, giyim eşyalarındaki markalardan, altlarının ıslanmasından rahatsız olma, gürültüye yoğun tepki gibi özellikler gösterebilirler.
• Duyu organlarının aşırı duyarlıkları tat alma duyularında da görülebilir. Mesela iki değişik fabrikanın ürettiği meyve suyu arasındaki farkı hissedebilirler.
• Öğrenme hızları yüksektir. Çabuk ve kolay öğrenirler.
• Dikkat süreleri daha uzundur. Daha kolay odaklanabilirler.
• Düşünme becerileri gelişmiştir. Fikir üretmede daha aktiftirler.
• Kelime hazineleri çok geniştir, bildikleri kelimeleri kolaylıkla kullanırlar.
• Pek çok işlemi zihinsel olarak kolaylıkla başarabilirler.
• Genelleme yapmada, ilişkileri görmede, mantıki çağrışımlarda ileridirler.
• Soyut fikirlere karşı ilgileri fazladır.
• Okul çalışmalarında, akademik konularda yaşıtlarından 1-2 yıl ileridirler.
• Yaş düzeylerinin 1-2 yıl üstündeki kitapları okumaktan hoşlanırlar ve anlarlar.
• Keşfetmekten hoşlanırlar. Kalıplardan, sıradanlıktan uzak kalmayı tercih ederler. Orijinal bilgiler ilgilerini çeker.
• Diğer çocukların farkında olmadığı pek çok alanda bilgi sahibidirler.
• Hafızalarını etkin kullanırlar. Fazla çalışmaya gerek duymadan, duyduklarını ve okuduklarını uzun zaman belleklerinde tutarlar ve hatırlarlar.
• Meraklıdırlar. Çok soru sorarlar ve ilgi alanları geniştir. Zihinlerinde bilgiye karşı bitmeyen bir açlık vardır.
Devamlı öğrenmekten sıkılmaz ve yorulmazlar.
• Okula başlamadan önce okuma-yazma öğrenirler.
• Hazır cevaptırlar.
Arkadaşları arasında popülerdir
• Arkadaşları arasında popülerdirler.
n  Arkadaşlarını kendilerinden yaşça 2-3 yaş ileri olanlardan seçerler.
• Lider ruhludurlar, başkalarına tabi olmaktan hoşlanmazlar.
• Okula karşı isteklidirler, ders dışı uğraşılara katılmaktan zevk alırlar.
• Sosyal uğraşılardan, sportif faaliyetler, şiir, hikâye ve resim alanlarında çalışmaktan hoşlanırlar.
• Orijinal bağlantılar kurarak, beklenmeyen espriler yapabilirler.
• İlgi alanlarına çok iyi odaklanıp bu alanlarda da başarı gösterirler.
• Yeni ve değişik durumlara kolay ve çabuk uyarlar. Değişime açık bir yapıları vardır.
• Dünya sorunlarına bile ilgilidirler. Çözüm bulmaya yönelirler.
 
AİLE NASIL DAVRANMALI?
 
Çocukları üstün zekâlı olan anne-babalar, çocuklarının bu özelliğinin gelişmesi için ev içerisinde çocuklarıyla iletişimde şu noktalara dikkat etmelidirler:
Ailenin, çocuğun diğer bireylerden farklı olduğunu bilmesi ve farklı ihtiyaçlar içinde olduğunu değerlendirebilmesi çok önemlidir. Ona yaklaşım ve iletişimle ilgili devamlı olarak rehber öğretmenleriyle iletişim halinde olunmalıdır.Bu tip çocukların, yüksek zihinsel potansiyellerinin yanında, aslında bir “çocuk” oldukları unutulmamalıdır. Olgun birey davranışları beklenmemelidir.
 
Meraklı tutumları, çok soru sormaları, devamlı öğrenme isteklerinin önüne engeller konulmamalı, hatta takdir edilmelidir. Bu konuda, sorularına sabırla ilgi gösterilmelidir.
Çocuk, değişik düşüncelerinden, orijinal fikirlerinden dolayı hemen eleştirmeye tabi tutulmamalıdır. Fikirlerine saygı duyulduğu hissettirilmelidir.
 
Aile hayatına orijinallikler katılmalı, normal yaşam zengin bir öğrenme çevresine dönüştürülmelidir. Ailece değişik faaliyetlerde bulunulması, birlikte yeni ufuklara yelken açılması verimliliği arttırır. Üstün zekâlı çocuk “tek doğru cevaba”, “tek tipte düşünmeye” kilitlenmemelidir. Farklı bakış açılarıyla değerlendirebilme becerisi geliştirilmelidir.
 
-STAR

16 Ocak 2011 Pazar

Deri Koltuk Temizliği Nasıl Olur ?

Deri koltukların bakımı sanıldığı kadar da zor değildir aslında...

Hatta kumaş koltuklara göre çok daha kolaydır. 

Dikkat etmeniz gereken tek nokta kullanacağınız temizlik maddesinin özelliğidir. 

Yoğun asit içeren temizlik malzemeleri deri koltukların yıpranmasına ve deformasyona uğramasına neden olur. Mahmure'den Gözde Tura'nın haberine göre, yoğun bir içeriği olan temizlik malzemelerinin yerine deterjansız bir nemli bez ile silinip ardından kuru bez ile kurulandığında deri koltuklarınız için en doğru temizliği sağlamış olursunuz.

Bu temizlik detayının yanında dikkat etmeniz gereken diğer noktalar ise şöyle;

* Deri ısıya karşı fazlasıyla hassastır. Çok yoğun güneş ışığına maruz kalmamalıdır. Ayrıca kalorifer önü, şömine ve soba önüne de konulmaması daha uzun ömürlü ve yıpranmamış olmasını sağlar. Çünkü deri, çok yüksek ısıyla karşı karşıya kaldığında kurur, çatlar ve sertleşir. Dolayısı ile görsel özelliğini tamamen yitirmiş olur.

* Deri koltuklarınızı kesinlikle elektrikli süpürge ve fırçayla temizlememelisiniz. Bu işlemler de yine çabuk yıpranmaya yol açabilir.

* Bunların dışında kontrolünüz dışında kahve, çay ya da farklı bir içecek döküldüğünde ise yine nemli bir bez ile silip ardından kuruladığınızda leke tutmayacak ve yeteri kadar temizlenecektir.

* Deri koltuklar için üretilen özel temizlik malzemelerinden de kullanabilirsiniz. 3-4 ayda bir yapacağınız deri koltuklarınızın ilk günkü kadar yeni görünmesi için yeterlidir.

(habertürk)

9 Ocak 2011 Pazar

Uzun İlişki Yaşayanlara Müjde

Evlilikle sonuçlanmasa bile o kadar yararlı ki...

EVLİLİKLE sonuçlanmasa dahi, 5 seneden daha uzun bir ilişkiniz varsa, işte size iyi haber. 


Yeni Zelanda’daki Otago Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre uzun ilişkiler, depresyon, intihara teşebbüs, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı gibi riskleri azaltıyor. 

1000 kişi üzerinde yapılan araştırmada uzun zamandır ilişkisi olan kişilerin ruhsal sağlıklarının daha iyi olduğu ortaya çıktı. 

30 yaş üzerinde ilişkisi olmayan kişilerdeki depresyon belirtileri yüzde 16 iken, 2-4 yıl arasında ilişkisi olan kişilerde bu oran yüzde 10 civarında... 

Belirtiler 5 yıldan daha uzun ilişkisi olanlarda ise yüzde 9 oranında görüldü.

GAZETE HABERTURK

6 Ocak 2011 Perşembe

Mutlu Evliliğin Anahtarı

Uzmanlar, evlilikte sevmek ve sevilmenin tek başına yeterli olmadığını, atılacak minik adımlarla bu duyguların ifade edilmesi gerektiğini belirtiyorlar.

ABD'de evli çiftler üzerinde yapılan bir araştırmada eşlerin birbirlerinin ellerini tutmasının sinirlerin fark edilir bir şekilde gevşemesine sebep olduğu ve eşin eli tutulduğunda, duyguların daha rahat ortaya çıktığı görülmüş.

Evliliklerde en çok yaşanan sıkıntıların başında eşlerin birbirlerine karşı asık suratlı ve somurtkan bir tavır sergilemeleri geliyor. Asık bir surat, baskılanmış öfke ve sıkıntıların su yüzüne çıkmasına  yol açar ve negatif enerji yayar. Güleryüz ve tebessümün, muhabbetin kaynağı olduğuna dikkat çeken uzmanlar, ''Muhabbet, bizi mutlu edecek yegane ilaçtır. Eşinize karşı tebessüm göstermek zor olmasa gerek'' diyorlar.

Sevgiyi ifade etmek kadınlara oranla erkekler için çok daha zordur. Kadınlar, erkeklerin sevdiklerini söylememelerinden yakınırlar. Uzmanlar sevgi sözcüklerinin daha sıklıkla kullanılmasının, ilişkiyi sağlamlaştıracağı görüşünde birleşiyorlar.

''Eşinizle oturun ve ellerinizi açın, birbiriniz için sesli dua edin'' diyen uzmanlar, şöyle devam ediyor:

''İçinizden geldiği gibi sözcükleri sıralayın. Dua etmek istediğinizden emin değil misiniz? O  zaman bunun yerine sahip olduğunuz nimetleri saymayı deneyin. Her gün başınıza gelen üç iyi (büyük ya da küçük) şeyi yazın ve bu iyi şey neden gerçekleşti diye sorun. Araştırmalar bunu yapanların 3 ay sonra ciddi derecede daha mutlu hale geldiklerini gösteriyor. 30 yıl boyunca duanın gücünü araştıran Harwardlı bilim adamı Dr. Herbert Benson, bütün dua etme biçimlerinin stresi yatıştırdığını, bedeni sakinleştirdiğini ve şifalı bir gevşeme tepkisi uyandırdığını söylüyor.''

Eşlerin, işleri, dostları için giyindiklerini, erkeklerin, eve gelir gelmez pijamalarını giymemeleri gerektiğini belirten uzmanlar, kadınların da eşlerinin geleceği saatte daha güzel giyinmeleri gerektiğini belirtiyorlar.

Kadınların evlilik yıl dönümü, doğum günü gibi özel günlerde çok hassas olduklarını kaydeden uzmanlar, erkeklerin en azından doğum ve evlilik yıl dönümünü unutmamalarının önemine işaret ediyorlar.

Eşin görebileceği yerlere bırakılan sevgi notlarının evliliği canlandırıcı etkisini olduğuna işaret eden uzmanlar, ''Evde minik kağıtlara minik sözler yazıp kimsenin ulaşamayacağı (size özel yerler olursa iyi olur) yerlere bu mesajları bırakın. Sevginizi ifade etmek, bu duygunun beslenmesine vesile olacaktır'' dediler.

Eşlerin iyi giyinmesi, süslenmesi ve birbirlerine değer verdiklerini hissettirmeleri çok önemli olduğunu, ancak bugün bunun ters işlediğini savunan uzmanlar, ''İş ve arkadaşlar için iyi giyinilirken, eşler birbirlerine bu yönde değer vermezler. Siz de haftada bir gün güzelce giyinin, ama dışarı çıkmayın, evde baş başa vakit geçirin'' şeklinde öneride bulundular.

-''KAHVALTIDA MUHABBET EDİN''-

Emretmek, bütün konuşmalarda emredici bir üslup kullanmanın hitap edilen kişiyi rencide ettiğini ifade eden uzmanlar, bu kişinin eşiniz olmasının daha da üzücü olacağından, emir kipiyle konuşmak yerine, rica etmeyi denemek gerektiğini söylediler. Bu tür konuşmanın kişiye daha çok saygınlık kazandıracağının altını çizen uzmanlar, böylece, eşin gerçekten hayat ortağı olduğunun gösterilmiş olunduğunu kaydettiler.

Sabah kahvaltılarının beraber yapılmasını öneren uzmanlar, ''Uyku mahmurluğunu yenip, eşinizle biraz da erken kalkıp kahvaltıda muhabbet etme fırsatı bulabilirsiniz'' diyorlar.

Dışarıda baş başa yemek yemenin evlilik için terapi niteliği taşıdığını belirten uzmanlar, şöyle devam ettiler:

''Aynısı evde daha az maliyetli olur diye düşünmeyin. Özellikle çocuk sahibi olan çiftlerin en önemli sorunlarından biri, kendilerine vakit ayıramamalarıdır. Bütün gün çocukla işle uğraşmak anne ve babayı yorar. Bir saat de olsa çocukları bir yakınınıza emanet edip, eşinizle dışarıda yemek yemek size güç katacaktır. Aslında ihtiyacınız olan farklı bir ortamda, yalnız konuşabilme, birbirinize vakit ayırma fırsatı verecektir.''

Eşlerin ailelerine göstereceği muhabbetin, birbirlerine göstereceği muhabbeti de artıracağına dikkat çeken uzmanlar, eşlerin birbirleri hakkında ima edici, itham edici, yargılayıcı, denetleyici sözler sarf etmesinin ve bunun davranışlarla da yapılmasının olumsuz sonuçlar doğuracağını belirttiler.

Evlilikte itham edici tavırlar yerine, sevgi mesajlarının verilmesi önerildi.

(yetenek)

31 Aralık 2010 Cuma

Türk Erkeğinin İstekleri

Bir internet sitesinin üyeleri arasından 268 bin bekar erkeğin katıldığı anketin sonucuna göre Türk erkeğinin bir kadında neler istediğinin sonuçları bir hayli ilginç. İşte Türk erkeğinin istekleri:

* Bir tercih yapmaları istendiğinde ise, birinci sırada kadının bakımlı olması, ikinci sırada  eğitimli ve zeki  olması geliyor. Güzellik ise üçüncü sırada.

* Hiç evlenmemiş erkekler güzellikten çok kendine güveni olan ve bakımlı kadınlardan etkileniyor.

Annesine benzerse çok mutlu oluyor
* Ankete katılan erkekler, ailelerin anlaşabilmesi konusunda “Olmasa da olur” diyorlar.
* “İlişkinin ilerleyen dönemlerinde, eş adayınızın annenize ne kadar çok benzediğini fark ederseniz ne düşünürsünüz?” sorusuna ise yüzde 98 bu durumun kendilerini çok mutlu edeceği şeklinde yanıt veriyor!
* Erkeklerin “Anneniz eş adayınızı hiç sevmese de evlenir misiniz?” sorusuna verdikleri yanıt ise yüzde 98 ile “Evet”.

Para mevzuları
* 29-36 yaş arası erkeklerin yüzde 76’sı eşinin kendisinden daha çok kazanmasının sorun yaratmayacağını belirtiyor. 37-55 yaş arası yüzde 68’lik bir kesim ise kendisi ile eşit kazanca sahip biriyle evlenmenin daha uyumlu bir ilişki sağlayacağı yönünde görüş belirtiyor.

İlk buluşma!
*Ankete katılan erkeklerinin yüzde 56’sı ilk buluşmanın karşılarındaki kadının hayatlarının kadını olup olamayacağı yönünde bir fikir vereceği görüşündeler.
* Erkekler için ilk buluşmanın ikinci buluşmaya dönüşmesinde etkili olan  konular önem sırasına göre şöyle: Eş adayının kendisine çekici gelmesi, iyi bir dinleyici olması, hoş sohbet olması ancak gereksiz yere çok konuşmaması.

Doğal ama çekici
* Erkekler bir kadında istedikleri   özellikler: Doğal ama çekici; sıcakkanlı ve sevecen; ilgili ama kıskanç olmayan; bağımsız ama dominant olmayan.

-habertürk

30 Aralık 2010 Perşembe

9 Adımda Olumlu Hayat Akışı

Hayatta sürekli kaybettiğini ve şanssız olduğunu düşünmek, hayatınızı mahvedebilir. 

Düşüncelerin insanların görüntü ve yaşamlarına etkilerini araştıran ABD’li psikiyatr Dr. Daniel Amen, “Change Your Brain, Change Your Body” (Beyninizi Değiştirin, Bedeninizi Değiştirin) adlı kitabında “otomatik olumsuz düşünce ” kavramını “kafanızda size iyi bir evlat, iyi bir anne, iyi bir çalışan olmadığınız gibi olumsuz şeyleri söyleyen sesler” olarak niteliyor.

DOKUZ OLUMLU YOL
Dr. Amen, hayatın akışını da olumlu hale dönüştürmenin dokuz yolunu sıralıyor:

* “Ya hep ya hiç”çi olmayın. Tek bir olumsuzlukla kendinizi bırakmayın.
* Asla “asla” demeyin. Bu tür genellemelere set çekin.
* Her şeyde pozitif bir yan bulmaya çalışıp ruh halinizin iyi olmasına yardımcı olun.
* Duygular yerine mantıkla karar verin. Duygularınızla kanıya vardığınızda onu sorgulamazsınız.
* “Zorundayım”, “Yapmam gerekli” gibi kavramlar suçluluk duygusuna iter. Bu duygudan kurtulun. Yapabildiğiniz kadarını yapın, kendi sağlığınız veya huzurunuz pahasına bir şey yapmayın.
* Kendinize bazı benzetmeleri yapıştırmayın. “Ben hep kaybederim” tavrı, hareketlerinizin kontrolünü kaybetmenize neden olur ve olumsuz şeye gerçekten inanırsınız.
* Falcılıktan vazgeçin. Sonucu bilmemenize rağmen en kötüsünün olacağını tahmin etmekten vazgeçin.
* İnsanların ne düşündüğünü bilemezsiniz. Bu nedenle biri size baktığında sizi yargıladığını düşünmekten vazgeçin.
* Yaptıklarınızdan kendiniz sorumlusunuz, başkalarını suçlamayı bırakın.

GAZETE HABERTURK

Erkeğinizin Aklından Ne Geçiyor?

Her kadın sevgilisinin aklından geçenleri bilmek ister. İşte erkeğinizin aklından geçenler…

Erkekler için kalplerini bir kadına açıp, içindekileri dile getirmek bir hayli uzun sürer.

Evlilikte Kilo Aldıran 3 Tuzak

Acı ama gerçek; beslenme uzmanları, kadınların evliliklerinin ilk beş yılında hızla şişmanlamalarının son derece sık rastladıkları bir durum olduğunu ve genellikle ilk yıl ortalama 8-10 kilo alındığını söylüyorlar. 

26 Aralık 2010 Pazar

Bebek Odasına 6 Pratik Çözüm

"Bebek odası nasıl hazırlanır?" sorusuna altı yanıt...

Bebek odası mobilya ve aksesuarlarını seçmeden önce düşünmeniz gereken bir çok şey var. İşte size hayalinizdeki odayı gerçekleştirmenizi sağlayacak mini bir rehber

Birçok anne adayı bebeği için masallardaki gibi bir oda hayal eder. Fakat çoğu zaman bu hayaller bebek o odada yaşamaya başladığında hiç de pratik çözümler sunmaz. İşte yeni misafiriniz gelmeden yapmanız gerekenlerle ilgili ipuçları:

1. Tüm çocukluğunu geçirebileceği bir oda hazırlayın

Ne kadar güzel gözükürse gözüksün bebek odasına çok fazla “bebeksi” objeler ve renklerle doldurmayın. Çocuğunuz ana okuluna başladığında odadaki bu açık pembe ve mavi tonları biraz garip kaçmaya başlayabilir. Sabah Gazetesi'nde de yer alan habere göre, duvar rengini rafları ve mobilyaları her yaşa uygun renklerden seçmeye çalışın. Toz pembe duvar kağıdı yerine bebek aksesuarları ile de bu duyguyu verebilirsiniz. Beşiğe sığmayacak kadar büyüdüğünde kullanması için minik bir karyola da koymayı unutmayın.

2. Odanın nasıl ışık aldığını kontrol edin

Odayı dekore etmeye başlamadan önce güneşin hangi taraftan doğduğuna ve gün içinde içerisinin nasıl ışık aldığına dikkat edin. Bu sayede sabah güneşinin vurduğu köşeye beşiği yerleştirmek gibi bir hataya düşmezsiniz. Sadece güneş değil sokak lambasının da bebeğin gözlerini rahatsız edeceğini unutmayın.

3. İki görevi de görebilecek mobilyalar seçin

Alt değiştirme masasının aynı zamanda şifonyer olarak kullanılması çok işinize yarayabilir. Böylece bebek bezlerinden kurtulduğunuzda işinize hiç yaramayan bir mobilya ile kalmamış olursunuz.

4. Duvardan duvara halıdan kaçının

Bebek odanızın yerlerini parke yaptırıp parça halı kullanmaya bakın. Sert zeminlerin temizlemesi daha kolaydır hem de bebeğinizi alerji yapacak tozları tutmazlar. Çocuğunuz büyüdükçe ve zevki değiştikçe parça halıyı kaldırıp yenisini almak çok daha kolay ve ekonomik olacaktır.

5. Bol bol saklama dolabı yaptırın

Bebek eşyaları küçücük olsa da tahmin ettiğinizden çok daha fazla yere ihtiyacınız vardır. Unutmayın o kıyafetler ve ayakkabılar gün geçtikçe büyüyecek ve olanlara ekstra aksesuarlar eklenecek. İleride odanın her yerini kaplayacak olan oyuncakları düşünün!

6. Bebek odasına kendiniz için bir koltuk koymayı ihmal etmeyin

Rahat bir koltuk seçin. Bebeğinizi emzirerek, sallayarak ve ona masal kitapları okuyarak yüzlerce gecenizi o koltukta geçireceğinizi unutmayın. Hatta yeriniz varsa açılıp kapanabilir bir kanepe de çok işinize yarayacaktır.

(habertürk)

Ani Misafir Baskınında

Ani misafir baskınlarına bire bir çözümler.

Eviniz dağınık ve temiz değil! Ne yapmalısınız? İşte size yarım saatten daha kısa bir zamanda evinizi "temizmiş" gibi gösterecek ipuçları

1. DAĞINIKLIĞI TOPLAYIN (Süre: 4 dakika)

Sabah'ın haberine göre, hızlı bir şekilde geçtiğiniz tüm odalardan etrafta duran dağınıklığı toplayın. Onları doğru yerlerine koymayı aklınızdan bile geçirmeyin! Direk bir tane dolabın içine tıkın. Etrafta olmaması gereken bazı şeyler şunlardır:

• Kataloglar, faturalar ve gazeteler
• Evcil hayvanınızın oyuncakları
• Çantalar ve ayakkabılar
• Spor malzemeleri
• DVD’ler
• Çocuğunun oyuncakları ya da boyama kitapları

2. SİLİN-OVUN (Süre: 10 dakika)

• Temizlik eldivenlerinizi geçirin ve tüm temizlik gereçlerini bir kovaya toplayıp gittiğiniz her yere yanınızda kolayca taşıyın:
• Tüm yüzeyler için uygun olan sprey temizleyiciyi mutfağınızın tezgâhına püskürtün ve bir kâğıt havlu yardımıyla silin.
• Cam temizleyici yardımıyla paslanmaz çelik minik ev eşyalarınızdan parmak izlerinizi yok edin.
• Yemek masasını, büfenin üstünü ve orta sehpasını nemli bir bez yardımıyla silin. (sadece tozları alıyorsunuz sakın fazla uğraşıp vakit kaybetmeyin)
• Banyo lavabosunu, tuvalet kapağını ve tezgâhı çok amaçlı dezenfektan püskürterek bir kere silin.
• Duşa kabinin ya da küvetin sadece dış kısmını da aynı spreyle silin ve mutlaka duşa kabin kapısını ya da duş perdesini kapalı tutun.
• Bir cam temizleyici ve bir parça gazete kâğıdı ile aynaları silin (garip ama işe yarıyor-kâğıt havlular beyaz hav bırakıyor )
• Bir dezenfektanı tuvaletinizin içine püskürtün ve tuvalet fırçasıyla hızlıca dağıtıp sifonu çekin.

3. TOZ ALIN (Süre: 5 dakika)

Orta sehpasını, televizyonu, müzik setini, duvardaki çerçeveleri ve büyük biblo ve süs eşyalarını tüylü bir toz alıcı yardımıyla hızlı bir şekilde gıdıklayın. Kıyafetlerinizdeki tüyleri ve saçları temizlemek için aldığınız yapışkanlı roll-on ile salonda baş hizasına gelen yastıkları tüy ve saçlardan arındırın.

4. BOŞALTIN (Süre: 2 dakika)

Lavabonun içinde gereksiz mutfak malzemeleri duruyorsa hızlıca bulaşık makinesine doldurun. Banyodaki çöpü boşaltın. Çöpü dışarı koyun.

5. YERLEŞTİRİN (Süre: 4 dakika)

• Temiz el ve yüz havluları asın, yeni bir kalıp el sabunu çıkartın. Oda kokusu sıkın.
• Fazla sandalye varsa salondan çıkartıp bir odaya koyarak kapıyı kapatın.
• Eğer şu anda yayılı olan masa örtüsü lekeliyse yenisini serin. Eğer yeni ve temizi yoksa tersini çevirin.
• Peçeteliği doldurun.

6. GÖSTERİN (Süre: 4 dakika)

• Misafir için aldığınız fincanları çıkartın, lekeli olup olmadıklarını kontrol edin.
• Yastıkları kabartın.
• Meyve varsa şık bir kâseye meyveleri doldurup orta sehpaya koyun!
• Işıkları kısın, ya da kokulu mum yakın.
• En mutlu ifadenizi takının ve kapıya bakın!

(habertürk)

24 Aralık 2010 Cuma

Evlilik Terapisi Nedir ?

Çoğu kişi yardım almak istemiyor.

Evlilik terapisi; birlikteliklerinde sorun yaşayan eşlere, ilişkilerini sağlıklı bir noktaya getirebilmeleri konusunda destek sağlıyor

Evlilik eşlerin ekonomik, sosyal, duygusal, cinsel vb bağlarla birbiriyle sağlıklı iletişim kurabilmeyi amaçladıkları bir yapıdır. Bu olumlu amaca ulaşmada kimi zaman sorunlar yaşabilmekte, eşler farklı çatışmalar içine girebilmekte ve bu yapı sarsılabilmektedir. Evlilik için bir araya gelen bireylerin farklı geçmişlere, farklı beklentilere sahip olmaları, bilinç altı mekanizmalarının farklı çalışmaları evlilik sorunlarını kaçınılmaz kılmaktadır.

İLETİŞİM BOZUKLUĞU
Evlilik terapisi birlikteliklerinde sorun yaşayan eşlere, ilişkilerini tekrar sorgulayabilme ve yeniden sağlıklı bir noktaya getirebilmeleri konusunda psikolojik destek sağlamak amacını güden bir psikoterapi şeklidir.Yaşanılan en yaygın problem iletişim bozukluğu olmakla beraber kişiler cinsel sorunlar, aldatma, güvensizlik gibi sebeplerle de evlilik terapisine ihtiyaç duymaktadırlar.
Terapist ile eşler arasında yapılan ilk görüşmeden sonra ilişkideki sorun belirlenir ve bu doğrultuda terapi sürecinin nasıl ilerleyeceği belirlenir. Terapist tespit ettiği tanıya uygun olarak eşleri hangi sıklıkta terapiye alacağını belirtir. Yine terapistin önerisi ile eşler terapiye birlikte ve/veya ayrı ayrı olmak üzere katılırlar.

ÇEKİNMEK SON DERECE YANLIŞ
Çiftlerin evlilik terapistinden destek almaktan çekindikleri sıklıkla görülür ve genellikle evlilikler bitme noktasına geldikten sonra son çare olarak bir terapist desteğinin alınmasına karar verilir. Birliktelik sürecinde yaşanılan pek çok soruna rağmen, kişiler evlilik terapisine gidecek kadar ciddi boyutlarda sorun yaşamadıklarını savunurlar ve bu konuda profesyonel destek almayı sürekli ertelerler.Terapiye gelen eşler sorunlarını aşabilmek için her yolu denediklerini fakat başarılı olamadıklarını, son çare olarak da bir terapiste gitmeyi uygun bulduklarını sıklıkla belirtirler.

Evlilik terapisi hakkında en çok merak edilenler:
Eşler terapiye gelmeden önce çeşitli korku ve kaygılar yaşayabilirler. Genellikle terapistin yaklaşımından kaygı duyar; ayıplanıp, küçük görülmekten endişelenirler. Özellikle ilk kez psikolojik destek alacak kişiler kendini açma kosunda sorun yaşayabilirler. İlk seansta terapist eşlerin kısa özgeçmişleri hakkında bilgi alır ve onları tanımaya çalışır. Eşlerden yaşadıkları sorunları tarif etmeleri ve eş terapisinden ne bekledikleri sorulur.Treapist ilk seansın sonunda genel bir tanı koyar ve eşlerin de onayı ile terapi sürecine devam edilip edilmeyeceği karşılıklı olarak belirlenir. Terapi sürecinde bazı seanslara eşler birlikte katılırken bazı seanslara ise bireysel katılabilirler. Terapist bu süreçte kişilerin mahremiyetine özen göstereceğini ve kişisel bilgileri ve paylaşımları herhangi bir şekilde kullanmayacağını da belirtir.

BAKIŞ AÇISI DEĞİŞİR
Terapistin eşlere kazandıracağı en büyük beceri olayları farklı açılardan değerlendirme ve empati kurabilme olacaktır. Terapi sürecinde bilinç dışı beklentiler ortaya çıkarılırak kişilerin düşünce ve davranış mekanizmalarındaki aksaklıklar giderilmeye ve yetişkin kimlikler geliştirilmeye çalışılır. Genellikle evlilik terapisine gelen kişilerin ilişki dışında bireysel bir takım sorunları da olduğu görülür. Bu sebeple kişiler iletişim sorunlarını çözebilmek için öncelikle bireysel sorunlarını çözebilme konusunda da destek alabilirler.

Evlilik terapileri nasıl sonuçlanır?
Evlilik terapisi kişilere ilişkilerin çözüleceği konusunda herhangi bir garanti veremez, bu eşlerin istek ve çabası ile mümkün olabilmektedir. Eşlerin terapiye kendi istekleri ile katılmış olmaları sürecin başarısını arttıran en önemli faktörlerden biridir.
Bir çok evlilik terapisi mutlu sonla biter ve eşler değişime karar verip bu yönde birbirlerine destek olarak mevcut sorunlarını çözerler. Bazı çiftlerin ise değiştirebilmeleri mümkün olmayan bazı durumlarda en azından kabullenme kapasitelerini arttırarak evliliği sürdürmeye çalıştıkları görülür. Hiçbir koşulda değişmek istemeyen ve yaşadıkları sorunlara katlanmayacak olan çiftler ise ayrılmayı tercih edebilmektedirler.

(habertürk)

18 Aralık 2010 Cumartesi

Yılbaşına Sağlıklı Yemek Tüyoları

Yeni yıl dileğiniz daha sağlıklı ve fit bir vücuda sahip olmak ise, işe yılbaşı gecesinden başlayın. 

İnanması zor gelse de yeni yıl sofranız hem iştah açıcı hem de sağlıklı olabilir. İşte diyetisyen Müge Arslan’dan yılbaşı menünüzü hazırlarken işinize yarayacak tüyolar:

Yılbaşı sofralarında şarküteri ürünlerini mümkün oldukça az tüketiniz. Bu besinlerin içeriğindeki doymuş yağ asitleri özellikle kalp damar sağlığını olumsuz etkiler. Şarküteri ürünleri illa tüketmek istiyorsanız da beraberinde C vitamininden zengin yiyecekleri de bulundurun. Şarküteri ürünlerinin içeriğindeki nitrit ve nitratın etkilerini minimuma indirmek için domates, limon, yeşil biber ve maydanozdan oluşan salata en uygun seçenek olacaktır.
•    Kırmızı et yerine balık, tavuk ve hindiyi tercih ediniz. Ancak yediğiniz miktarlarına ve pişirme şekline dikkat ediniz.
•    Yağ tüketimini azaltınız. Katı yağlar yerine sıvı yağları, özellikle zeytinyağını kullanınız.
•    Yemeğinizi yavaş yavaş tüketiniz. Hızlı yerken daha fazla insülin salgılanır, bu da hem yağın vücutta depolanmasına, hem de karaciğerde kolesterol yapımının artmasına neden olur.
•    Kuruyemişler özellikle kalp hastalıklarının önlenmesinde önemli yere sahip besin maddeleridir. Kuruyemişlerde bulunan tekli doymamış yağ asitleri ile bitkisel kolesterolü düşürür. Ama aşırı tüketilmemelidir.
•    Antioksidan etkisi bulunan meyve ve sebzelere ağırlık verilmelidir.
•    Alkol kullanıyorsanız kırmızı şarabı tercih ediniz ve en fazla 2 kadeh tüketiniz.
•    Çorba, sebze yemeği ya da cacığınızda 2-3 diş sarımsak tüketiniz. Sarımsak bol miktarda potasyum, fosfor, selenyum, A ve C vitaminleri ile 75 farklı kükürtlü madde içerir. Kan damarlarını genişletir, kanın pıhtılaşma oranını azaltıp damar tıkanmasını önler.
•    İki, üç yemek kaşığı kadar barbunya pilakisi, kuru fasulye ve nohut tüketiniz. Kuru fasulye, nohut, mercimek, börülce ve barbunya hem çok besleyicidir, hem de kalp hastalıklarını ve kanserden koruyucu madde içerir. Bu koruyucu maddelerden biri de diyet lifidir. Diyet lifi, yüksek tansiyonu ve kötü kolesterolü düşürür; kan şekerinin yükselmesini, kabızlığı ve kalın bağırsak kanserini önler.

Yılbaşı için sağlıklı mönü önerileri:
Yılbaşı Günün Menüsü

Sabah
Çay (şekersiz)
1 kibrit kutusu beyaz peynir
Domates, salatalık
5–6 adet zeytin
1 ince dilim çavdar ekmek

Ara
1 porsiyon meyve
1 kase yoğurt

Öğle
1 kase çorba
6 yemek kaşığı sebze yemeği
Salata (yağsız)
1 ince dilim çavdar ekmek

Ara
1 porsiyon meyve
1 kase yoğurt

Akşam
1 kase çorba
Salata (yağsız)
Hindi dolması
1 ince dilim çavdar ekmek

Ara
1 porsiyon meyve

Yılbaşı Mönüsü
Başlangıç tabağı
Somon füme
Lakerda
Dana jambon
Yaprak sarması
Beyaz peynir
Kaşar peynir
Patlıcan salata
Haydari
Domates-salata söğüş

Ara Sıcak
Karides güveç
Sıcak pilaki
Salata
Özel doğa salatası

Ana Yemek
Palamut ızgara veya kestane iç pilavlı kuzu tandır
Meyve/Dondurma
Çorba

Yılbaşı Menüsü
Yaprak sarma
Beyaz peynir
Kaşar peynir
Patlıcan salatası
Domates, salatalık
Sigara böreği
Çorba, patates sufle veya su böreği veya peynirli sufle veya tavuk pate
Hindi dolması
Salata
Meyve 

(habertürk)

Kadın ve Erkek Neden Aldatır ?

Erkek ve kadın neden aldatır?

Aldatma her ne kadar erkeğe özgü bir davranış gibi görünse de, partnerini aldatan kadınların sayısı da hayli fazla, ister erkek olsun ister kadın, neden aldatıyorlar ve aldattığını sanan aslında aldanan mı?

12 Aralık 2010 Pazar

Kalbinizi Dinç Tutmanın Yolları

Sebze-meyve ve zeytinyağı ağırlıklı Akdeniz tipi beslenme kalbin en iyi dostu. 
Kalp-damar hastalıklarını önleyen brokoli, kanın akışkanlığıyla omega-3 sağlayan balık ve kolesterolü düşüren cevizden bol bol yemek kalbinizi dinç tutar. 

Sebze-meyve ve zeytinyağı ağırlıklı Akdeniz tipi beslenme kalbin en iyi dostu. Kalp-damar hastalıklarını önleyen brokoli, kanın akışkanlığıyla omega-3 sağlayan balık ve kolesterolü düşüren cevizden bol bol yemek kalbinizi dinç tutar.

Meyve ve sebzeden zengin düzenli bir diyetle beslenen kişilerin,
özellikle kalbe yaralı diye bir besini almalarına gerek kalmaz. Balık etinin içerdiği omega-3 yağ asitleri, kanın akışkanlığını artırır. Kolesterol düşürücü etkisinden dolayı kalp-damar hastalıklarından korur. Brokoli, kalp-damar hastalıklarının ve kanserin önlenmesinde yardımcı olur. Baklagiller, kolestrolü düşürür ve kalp-damar hastalıklarından korur. Cevizin kolestrol düşürücü etkisi de içerdiği omega-3 yağ asitlerinin etkisi sonucundadır. Kanın akışkanlığını arttırarak, kolesterolü düşür. Çilek, enginar ve karnabahar hep koruyucu maddeler içerir. Görüldüğü gibi; dengeli beslenme ile vücut için gerekli maddeler rahatlıkla alınabiliyor. 
 
(habervitrini)

Bağışıklıklığımızı Güçlendiren Gıdalar

Hastalığa yakalanmadan tedbir almak anlamına gelen koruyucu hekimlik uygulamasının en önemli ayağını güçlü bir bağışıklık sistemi oluşturuyor. Hastanelere ve ilaçlara verilen paranın 10'da birini harcayarak bağışıklık sistemini gülendirecek besinler tüketmek mümkün.

Diyet ve Beslenme Uzmanı Hilal Acar, yeşil yapraklı sebzeler, kurubaklagiller, yağlı tohumlar, turunçgiller, soğan-sarımsak, lahana, brokoli, karnıbahar, zencefil gibi besinlerin bağışıklığı güçlendirdiğini belirtti.

Bağışıklık sistemi, insan vücudunu hastalıklara karşı koruyan bir savunma sistemi. Zaralı mikropların vücuda girmesini önlemek veya girmiş ise onların zararlı etkilerinden vücudu korumak bağışıklık sisteminin görevi. Virüsler, bakteriler, mantarlar, parazitler gibi mikroorganizmalar etkisiz hale getirilmezlerse pek çok hastalığa neden olabiliyor. Bağışıklık sisteminin güçlü silahları olan antioksidanlar insanları hastalık yapıcı etkenlere karşı koruyor.

Özel Konya Farabi Hastanesi Diyet ve Beslenme Uzmanı Hilal Acar; A, C, E, B2, B6, folik asit vitaminleri ile selenyum, magnezyum, çinko, manganez gibi minerallerin antioksidan özelliği gösterdiğini ifade etti. Acar, bazı proteinler ve omega 3 yağ asitlerinin de antioksidan etki gösterdiğini vurguladı.

Stres, radyasyon, sigara-alkol kullanımı, hava kirliliği, güneşin zararlı ışınları ve yetersiz beslenme gibi dış faktörlerin insanın savunma sistemini zayıflattığına işaret eden beslenme uzmanı Hilal Acar, bağışıklık sisteminin güçlenmesi için yeterli ve dengeli beslenmek gerektiğini dile getirdi.

BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLENDİREN BESİNLER

Bazı besinlerin antioksidan içerikleri sayesinde bağışıklık sistemine destek olduğunu vurgulayan Diyetisyen Hilal Acar, bu yiyecekleri beslenme düzeninde bulundurarak hastalık gelmeden tedbir alınmış olacağını söyledi.

Yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, semizotu, pazı, tere, roka, maydanoz, dereotu, nane, marul): İçerdikleri A, C, E vitaminleri, folik asit ve omega 3 sayesinde kuvvetli antioksidan özellik gösterirler. Kanseri önleme ve yaşlanmayı geciktirici etkileri de var.

Kurubaklagiller (kurufasulye, nohut, mercimek, bezelye, börülce, bakla, soya fasulyesi): Kalsiyum, demir, çinko, magnezyum mineralleri, B12 dışındaki diğer B vitaminlerinden tiamin, riboflavin, niasin, folik asit ve E vitamini bakımından zengin. İçerdikleri yüksek posa oranı sayesinde şeker ve kolesterol dengeleyici özellikleri var. İyi birer protein kaynağı. Soya fasulyesinin içeriğinde bulunan isoflavanlar kanser, kemik erimesi ve kalp damar hastalıkları riskini azaltıyor. Haftada 2 kez tüketilmesi, bağışıklık sistemini güçlendirmesi açısından önemli.

Yağlı tohumlar (ceviz, badem, fındık): E, B2, B6 vitaminleri, çinko, kalsiyum, selenyum mineralleri içeriyor. Posa içeriği yüksek. Kansere ve gribal enfeksiyonlara karşı koruyucu. İçerdiği sağlıklı yağ asitleri sayesinde kalbi koruyucu etkisi var.

Turunçgiller (mandalina, portakal, limon, greyfurt ve kivi): İçerdikleri C vitamini, karotenoidler, flavonoidler, glutatyon gibi enzimlerle bağışıklık sistemini destekler, kanser ve kalp hastalıklarına karşı koruma sağlar, gözü korurlar. İçerdikleri çözünür ve çözünmez posa ile bağırsak florasının dengesini sağlar, kabızlık probleminin çözümlenmesine ve kan yağlarının düşürülmesine yardım ederler. Viral enfeksiyonlara, alerjilere, mantar enfeksiyonlarına karşı da koruma sağlarlar.

Soğan-sarımsak: İçerdiği çinko, selenyum ve kükürtlü bileşikler sayesinde enfeksiyonlar ve kansere karşı koruyucudur. Kükürtlü bileşik olan allisin vücutta doğal bir antibiyotik etki göstermektedir.

Lahana, brokoli, karnıbahar: İyi birer beta karoten kaynağıdır ve serbest radikallerin zararlarına karşı vücudu korurlar. C vitamini ve kalsiyum içerirler. Karnabahar, içeriğindeki indol, bioflavonaid ve diğer maddeler ile antikanserojen etki gösterir.

Nar: C, B1 ve B2 vitaminleri ve potasyum bakımından çok zengin. Ayrıca, bağışıklık sistemini kuvvetlendirecek antosiyanlar ve flavonoitler içerir. Kalp-damar hastalıklarına karşı koruyucu özelliği var.

Ananas: Potasyum, fosfor, demir, A ve C vitamini içerir. Toksin atıcıdır. Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Cilt sağlığında etkindir. Zindeliği artırır.

Domates: A vitamini, potasyum, folik asit ve posa bakımından zengindir. Taze domateste C vitamini de bulunur. İçerdiği likopen sayesinde kalp-damar hastalıkları, kanser ve enfeksiyonlara karşı korur.

Havuç: A, B, D ve E vitamini kaynağıdır. Cilt ve kemik sağlığında, hücre yenilenmesinde faydalıdır. Yüksek A vitamini sayesinde güçlü antioksidan özellik gösterir.

Pancar-turp: C vitamini, iyot, kükürt içerirler. Karaciğer ve mide rahatsızlıklarını tedavi edici özelliği vardır. Enfeksiyonlara karşı koruyucu etkileri var.
Zencefil: Taze zencefil B6 vitamini, C vitamini, kalsiyum, demir, magnezyum, fosfor, potasyum, manganez ve lif açısından zengindir. Soğuk algınlığı, grip, nezle gibi hastalıkların belirtilerini azaltır. Mide bulantısını önler.

Yoğurt-kefir: Bağırsaktaki yararlı bakterilerin çoğalmasını sağlar. İçerdikleri prebiyotik ve probiyotikler sayesinde zararlı mikroorganizmalarla savaşırlar. Yara iyileşmesini hızlandırırlar.

Keten tohumu: Omega-3, Omega-6 ve Omega-9 yağ asitleri, yüksek oranda çözünür ve çözünmez lif, protein, lignanlar (kansere karşı maddeler) içerir. Bağışıklık sistemi, üreme, kalp-damar ve sinir sistemi gibi sistemlerin fonksiyonlarının düzenlenmesine yardım eder.

Balık: A ve D vitaminleri, protein, fosfor, çinko, iyot ve omega 3 içerir. Kalp hastalıklarından kolesterol yüksekliğine görme bozukluklarından kansere, pek çok hastalıktan korunmak için faydalıdır.

Yeşil çay: E ve C vitamini içerir. Yapısındaki flavanoidler sayesinde kalbi güçlendirir, kan şekerini dengeler. İçerdiği antioksidanlar sayesinde kanseri önler, bağışıklık sistemini güçlendirir.

Soya: Protein değeri yüksektir. Fitokimyasallar açısından oldukça zengin bir yapı göstermektedir. İsoflavonlar, saponinler, taninler, fitatlar, proteaz inhibitörler, lektinler, guatrojenler, alerjenler başlıca içerdiği fitokimyasallardır. Antioksidan etkisinin yanında kolesterol düşürücü özelliğide vardır. Menapoz sonrası şikâyetleri azaltır.

(habervitrini)

Süt Ürünlerinin Faydaları

Süt ve süt ürünlerinde daha sıklıkla bulunan Konjuge Linoleik Asit'in (KLA), son yapılan çalışmalarda, "kanseri önlediği, yağ depolarında ve kan şekeri düzeyinde azalma sağladığı ve bağışıklığı artırdığı"nın belirlendiği bildirildi.


Erciyes Üniversitesi (EÜ) Atatürk Sağlık Yüksekokulu Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Neriman İnanç, KLA'nın mandıra ve sığır işkembelerinde bulunan bir bakteri tarafından sentezlendiğini söyledi.


KLA'nın kanseri önlediği, yağ depolarında ve kan şekeri düzeyinde azalma sağladığı ve bağışıklığı artırdığının hayvan çalışmaları ile ortaya konduğunu kaydeden İnanç, üniversitenin diyetetik bölümünde de yaşları 22-48 arasında değişen 24 obez kadın üzerinde çalışma yapıldığını anlattı.


Obez kadınlardan 12'sinin diyetlerine günde 1.8 gram KLA'nın 8 hafta süre ile ilave edildiğini ve diyet uygulanan diğer obez kadınlarla karşılaştırıldığını belirten İnanç, şu bilgileri verdi:


"KLA verdiğimiz 12 kadının vücut ağırlığı, beden kitle indeksi, bel ve kalça çevresi ölçümlerinde azalma sağlanmıştır, ancak vücut yağ ve kas oranları değişmemiştir. Ayrıca serum trigliserid, kolesterol ve kötü kolesterol olarak bilinen LDL ve VLDL düzeyleri düşmüş, iyi kolesterol olarak bilinen HDL düzeyinde etkili olmamıştır. Bel ve kalça çevresi oranının yüksek olması, 'Abdominal Obezite'nin göstergesi olduğundan koroner kalp hastalıklarına yakalanma riskinin fazla olduğunun işaretidir. Çalışma sonucunda, KLA'nın kalp hastalıkları için risk faktörü olarak bilinen bel kalça çevresi ölçümlerinde azalma sağlamasının bu hastalıklardan korunmada kullanımının yarar sağlayabileceği düşünülmüştür." Gelinen noktada, KLA'nın "ağırlık kaybettirici ajan" olarak obezlerde ve yüksek risk grubu olan diyabetik hastalarda kullanıldığını dile getiren İnanç, "Toksik etkisi ile ilgili çalışmalarda, organlarda histopatolojik hasara ve hematolojik anormalliklere neden olmamış, ancak bazı durumlarda yüzde 1 verilmesi sonucunda karaciğerde büyüme görülmüştür" diye konuştu.
İnanç, halk arasında kalsiyum kaynağı olarak bilinen süt ve süt ürünlerinin yapılan çalışmalardan sonra ortaya çıkan faydalarının gözardı edilmemesi gerektiğine işaret etti.

İnek sütü türevlerindeki KLA içeriğinin, mera ve otlaklarda beslenen ineklerde daha fazla olacağını vurgulayan İnanç, şöyle devam etti:
"Peynirlerin gramında 3.59-7.97 miligram KLA bulunmaktadır.
Günlük tüketimin erkekler için 212 miligram/gün, kadınlar için ise 151 miligram/gün olduğu belirtilmektedir. Gereksinmenin yüzde 60'ı süt ürünlerinden, yüzde 37'si et ürünlerinden sağlanmaktadır. Ticari olarak da preparat şeklinde satılmaktadır."

(habervitrini)

11 Aralık 2010 Cumartesi

Öfkelendiğinizde Bunu Yapmayın !

Böyle olursanız kalp krizi olasılığınız 5 kat daha fazla!

İsveç’teki Stockholm Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, kızgınlığını içine atan kişilerin kalp krizi geçirme olasılığının, kızgınlığını karşıya yansıtanlara göre 5 kat daha fazla olduğunu ortaya koydu.


(habertürk)
 

Yaşamkafe Copyright © 2010 Fashionzine is Designed by Ipietoon for Bie Blogger Template
In Collaboration With Teen Celebrities