Kadın Sağlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kadın Sağlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Mart 2011 Pazartesi

Ara ve Ana Öğünlerle Zayıflayın

Siz de 'kilolarımı hemen vermem gerek' diyenlerdenseniz bu yazıyı okuyun!

Uzmanlardan Diyet Tüyoları

Beslenme ve diyet uzmanları, yaz diyetleriyle zayıflamanın daha kolay olduğunu ancak spor veya en azından fiziksel aktivite olmadan yapılacak diyetten başarı beklemenin hayal olacağını belirtiyor.

6 Mart 2011 Pazar

Diş Sağlığınız İçin Sakız Çiğneyin

Şekerli besinlerin dişe verdiği zararı aza indirmenin yolu sakız çiğnemekten geçiyor. Sakız tükrüğü artırıyor, tükrük dişi koruyor.
 
 
• Bayramda tüketimi artan şeker, çikolata ve tatlı gibi şekerli gıdaların dişler üzerindeki olumsuz etkilerinin şekersiz ya da ksilitollü (yapay tatlandırıcılı) sakız çiğnenerek azaltılabileceği bildirildi.
 
Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Ülker, bayramlarda şeker, çikolata, baklava tüketimin arttığına vurgu yaparak, bilimsel araştırmalarda diş çürüğü ile şeker tüketimi arasında çok ciddi bir ilişkinin saptandığını kaydetti.

Diş çürüğü nedeniyle ağrıların oluştuğunu, daha ileri dönemlerde de diş kayıplarının yaşanabildiğini ifade eden Ülker, çürüğün en sık rastlanılan rahatsızlıklardan biri olduğuna dikkat çekerek, gelişen toplumlarda dişle ilgili ciddi problem olduğunu vurguladı.
 
BOL BOL FIRÇALAYIN
 
Şekerin dişler üzerindeki olumsuz etkisinden kurtulabilmek için mümkün olduğu kadar çabuk, şekerin dişten uzaklaştırılması gerektiğine dikkati çeken Ülker, şunları önerdi.
 
• Şekerin diş üzerinde tutunma süresini azaltın.
• Misafirlikte dişlerini fırçalamak kolay  olmayabilir. Bu gibi durumlarda en azından ağzımızı çalkalamak gerekir.
• Tükürüğün akışını ve kalitesini artırmak için sakız çiğnenebilir. Burada biz şekersiz sakızlarla ya da yapay tatlandırıcılı sakızlarla tükürük akışını artırabilir ve dişlerimizi şekerin olumsuz etkilerinden koruyabiliriz.
• Şeker yedikten sonra daha sert şeyler tüketerek de şeker kalıntılarını dişten uzaklaştırmak mümkün. Örneğin,  bir salatalık, havuç veya elma yemek faydalı olabilir.
• Tatlılardan sonra peynir tüketin. Peynirin içerisinde çürüğü engelleyecek maddeler var. Yemekten sonra bir dilim peynir tüketmek dişlerin koruması açısından faydalı olur.
 
-star

Saçınızın Güzelliği İçin Önemli Uyarılar

Güzelliğin tamamlayıcısı saçlar, yanlış bakım uygulamaları ve doğru seçilmeyen kozmetik ürünler nedeniyle çoğu zaman canlılığını ve parlaklığını kaybedebiliyor.
Dermatoloji Uzmanı Dr. Gökhan Okan; sağlıklı saçlar için alınması gereken önlemlerle ve saç dökülmesinin çözüm yollarıyla ilgili şu bilgileri veriyor:
• Saçın yapısını oluşturan ana elementler keratin, su, pigment, yağlar ve eser elementlerdir. Sağlıklı saçlar; parlak, görünümü düzgün ve kolay taranabilir özellikleri taşır. Saçın bu özellikleri, sistemik hastalıklar ve çevresel etmenlerin etkisiyle bozularak; saçlarda kırılma, mat, sağlıksız görüntü ve dökülme şikâyetleri ortaya çıkmaktadır. Dermatoloji hekimlerine bu sebeple çok sayıda hasta başvurmaktadır.
• Saçlı deride ortalama 100 bin saç folikülü bulunur. Bu sayı bazı kişilerde 150 bini bulabilir. Yağ bezlerinde üretilen yağ salgısı, derimizden kıl köklerine ulaşmaktadır. Saç derimizde bulunan yağ hücreleri saçımızın yağından sorumludur. Yağ salgısı ergenlik döneminde artış gösterir. Saçlar yağ salgısına göre yağlı ya da kuru olabilir. Saçın yağlanması çoğu kişi için bir sorun oluşturur. Saçlı deride salgılanan yağlar fırçalama ve tarama gibi işlemlerle kolayca saçlara yayılır.

AŞIRI YIKAMAK KURUTUR
• Saçları aşırı yıkamak kurumasına, elektriklenmesine ve parlaklığını kaybetmesine neden olur. Kuru saç; yapısal olabileceği gibi, saçların gereğinden fazla yıkanması, kuru çevrede bulunulması, saçların sık kurutulması ve bazı sistemik hastalıkların sonucunda da gelişir.
• Saç yıkama sıklığı kişiye göre değişkenlik gösterir. Saç günde en fazla bir, en az haftada bir defa yıkanmalıdır. Saçlar yıkanırken kişinin saç tipine uygun şampuanı tercih etmesi önemlidir.

DÜZLEŞTİRME SAÇI ZAYIFLATIR
• Saçları güzelleştirmek amacıyla uygulanan kozmetik ürünler; saçların görünümünü değiştirmenin yanında saçlara zarar verebilmekte, saçlarda kırılma ve dökülmelere neden olabilmektedir. Saça uygulanan ürünler; sabitleştirici, renklendirici, renk açıcı ve düzleştirici olarak sınıflandırılabilir. Saç şekillendiriciler, saç temizliğinin ardından saça son şeklini vermek için kullanılırlar. Amaçları kuruma esnasında saçın herhangi bir kısmını belli bir yerde tutmak ve saça hacim kazandırmaktır. Saç jöleleri, saç spreyleri ve saç köpükleri bu işlevi görmektedir.
• Saç düzleştirme daha çok kıvırcık saçlarda başvurulan bir yöntemdir. Saçta bulunan disülfit bağlarının kırılıp saçın denatüre olmasına neden olur. Bu şekilde saçlar düz bir görünüm kazanıp yeni bağlar oluşur. İnce ve hasarlı saçlarda bu uygulamada dikkatli olunmazsa saçlar çabuk kırılgan olur, saçı zayıflatır. Bu saç yapısına sahip kişiler saç düzleştirme işlemine mümkün olduğu kadar az başvurmalıdırlar.
BİTKİSEL BOYA TERCİH EDİN
• Saç boyaları doğal ve sentetik olmak üzere iki çeşittir. Kına en iyi bilinen doğal boya çeşididir. Sentetik boyalar; geçici ve kalıcı özellik taşıyanlar olmak üzere iki çeşittir. Piyasada satılan boyaların çoğunluğu kalıcı özelliktedir. Saç boyalarının içeriğinde bulunan bazı maddeler alerjik bünyeye sahip kişilerde kontakt dermatit (alerjik egzama) bulgularına neden olabilir. Alerjik egzama saçlı deride kaşıntı, sulantı ve yaralarla kendini belli eder. Alerjik bünyeli kişilerde, bitkisel saç boyaları tercih edilmelidir. Sık saç boyanması, saç yapısının incelmesine, kıl şaftının delikli bir hal almasına neden olur. Saçlar çok sık boyatılmamalı, sık saç rengi değiştirilmemeli ve kaliteli boya kullanılmalıdır.
KAŞINTI VARSA EGZAMA OLABİLİR!
• Saçta sık görülen hastalıklar kepeklenme, egzama ve saç dökülmesidir. Kepeklenme en sık görülen saç sorunudur. Saçta küçük beyaz renkli döküntülerle kendini belli ederler. En sık ve şiddetlisi 20 yaş civarında görülür. Derinin çeşitli uyarılara karşı verdiği bir cevaptır. Medikal şampuanlarla kontrol altına alınır. Başlangıçta sadece medikal şampuanlarla yıkanılmalı, sonrası medikal şampuan sıklığı azaltılmalıdır. Saç spreylerinin aşırı kullanılması, saç boyalarının uygunsuz kullanımı, soğuk hava, kuru ısıtıcılar, stres ve gerginlik kepeklenmenin artmasına neden olur.
• Sinirsel egzama ya da bilimsel adıyla nörodermit, sık görülen bir cilt sorunudur. Boyun, ense, saçlı deri, omuzlar ve topuk bölgelerinde sürekli kaşıntı ve bunun sonucunda deride kızarıklık görünür. Hastalığın oluşmasında stres en önemli etmendir. Tedavisinde steroidli kremler, antihistaminik ilaçlar ve nemlendiriciler kullanılır. Ciddi vakalarda hastalar psikiyatri uzmanları ile birlikte takip edilir.
DÖKÜLEN SAÇLARA MEZOTERAPİ
• Saç dökülmesi sık karşılaşılan bir diğer saç hastalığıdır. Tedavide amaç dökülmeyi durdurmaktır, öncelikle saç dökülmesi durumunun nedeni araştırılır. Gerekli laboratuar testleri yapılır ve hastanın tedavisi düzenlenir. Tedavinin uzun süreli olacağı konusunda hastalar bilgilendirilmelidir. Neden bulunamadığı zaman saçı güçlendirici ürünlere ve tedavilere başvurulur.
• Dökülmeyi iyileştirmek ve kontrol altına almak için uygulanan en etkili yöntem olan saç mezoterapisi; saçın ihtiyacı olan vitamin, mineral ve kan dolaşımını arttırıcı ilaçların direkt saç diplerine enjekte edilmesi prensibine dayanır. Kullanılan ilaçlar güvenilirdir. Anestezi gerektirmeden uygulama yapılır. Belirli aralıklarla yapılan bir uygulamadır. Emin ellerde yapılması gerekir. Tedavi tamamlandığında dökülmede azalma, saçlarda dolgunluk elde edilmiş olur.
İYİ ŞAMPUANIN ÖZELLİKLERİ
• Bir şampuanda aranılan özellik, saçtaki yağı dengeye sokmak, saçın parlak ve hacimli görünmesini sağlamaktır.
• Şampuan seçimi, kişinin saç yapısına göre yapılmalıdır.
• Saça ve göze zarar vermemelidir.
• Yağlı, kuru, normal ve hasarlı saçlara özel şampuanların yanı sıra, bebekler için ve medikal özellik taşıyan şampuan çeşitleri de bulunmaktadır.
SAÇINIZIN YAĞLANMAMASI İÇİN BU ÖNLEMLERİ ALIN
• Saçların çok sık taranmamasına ve fırçalanmamasına dikkat edin. Bu şekilde deride bulunan yağlar saça ulaşamaz.
• Aşırı sıcak ve nem, yağ salgısını arttırdığından bu ortamlardan kaçının.
• Saç kurutmayı sıcak havayla yapmayın.
• Yağlı saçlar için olan şampuanlar tercih edin.
• Yağlanmayı azaltmak için şampuanla yıkama sıklığını abartmayın.
KURU SAÇLAR İÇİN BAKIM ÖNERİLERİ
• Saçlarınızı az şampuanla yıkayın
• Saç kremi kullanın
• Kurutma makinesini mümkün olduğunca az kullanın
• Nemlendirme özelliği fazla olduğundan kuru saç şampuanlarını tercih edin.
• Saç kremini şampuandan sonra kullanın. Kremler saçların parlak hale gelmesini ve yumuşak olmasını sağlar.
-ntvmsnbc

2 Mart 2011 Çarşamba

Kemik Sağlığı İçin Ne Yapmalı?

Prof. Dr. Simin Hepgüler özellikle kadınlarda kemik sağlığı için bunları önerdi:

Beyin Hücreleri Nasıl Korunur?

Her gün düzenli olarak elma yemenin beyin hücrelerinin sağlığını korumak için gerekli olduğu belirtildi.

27 Şubat 2011 Pazar

Gençlere Cilt Bakımı Önerileri

Genç yaşlarda cilt bakımının önemi adet dönemiyle başlar. Zira hormonal değişimle beraber cildin yapısı değişime uğrar.Bu hormonal değişim sonucu ciltte bir dizi problemler başlar.



Örneğin sivilcelenme, akne, siyah nokta, aşırı kuruluk veya aşırı yağlanma gibi.

Bu yaşların başlaması ile birlikte düzenli bir cilt bakımı ve kozmetik malzemelerin kullanımı çok önemlidir. Böylece ileride oluşabilecek sorunların şimdiden giderilmesi sağlanır, cildin pürüzsüz ve zinde kalması garantilenir.
 

Gençlerin uyması gereken öneriler:

1. Sabun kullanma alışkanlığını bırakmak gerekir. Zira dünyanın en iyi sabunu bile olsa sabunun kurutucu etkisi vardır ve kurutması cildin dıştan gelen tehlikeli mikroplara karşı savunmasız kalmasına neden olur.

2. Sabun yerine temizleme sütü ve toniği bu yaş grubu için en idealidir. Çoğu genç kız alışkanlık ve yanlış bilgilendirme sonucu temizleme sütü yerine tonik kullanmaktadır. Temizleme sütleri üst deride ve bir alt katmanda birikmiş kirlerin, deri yolu ile atılmış ifrazatların gidermesini sağlar. Bunu cildi tahriş etmeden yapar. Tonik ise sütün kalıntılarını alır, gözeneklerin tekrar büzülmesini ve derinin bir sonraki işleme (krem sürmeye) hazır ve emici olmasını sağlar. Temizleme etkisi süt gibi değildir.

3. Sabah ve akşam nemlendirici kullanılması önerilir. Derinin siyah nokta yapma alışkanlığı varsa ve gözenekleri büyük ise gözenek sıkışaştırıcı kullanılması tavsiye edilir.

4. Haftada bir derin temizleme ve peeling yapılmalı. Böylece ciltte aşırı ölü hücre ve kirin birikmesi engellenir, cilt nefes alır. Eğer cilt aşırı yağlı ise haftada iki defa peeling yapılması önerilir.

5. Akneli ve sivilceli deriler ise özel bir itina ile temizlenip tedavi edilmelidir. Kesinlikle ihmal edilmemeli. İlk devrelerinde müdahale şarttır. Öncelikle sivilcelenmenin gerçek nedeni tespit edilmeli ve tedavi buna göre yapılmalıdır. Çoğunlukla ana nedenler cildin mikrop alması, yanlış beslenme, hormonal dengesizlikler, yemek alerjisi, güneş alerjisi, ciltteki faydalı vitaminlerinin eksilmesi ve strestir. Bu nedenler çoğunlukla kombine halinde veya tek başına olabilir, ama genelde bazıları direkt sebep iken diğerleri uyarıcıdır.
Akne ve sivilce erkeklerde de aynı nedenlere bağlı olarak oluşur.
 

Genç yaşlarda uyulması gereken hususlar:

1. Sabun ve uyarıcı cins kozmetik malzemeleri kullanılmamalı. Traş losyonu da dahil. Bunların yerine temizleme jelleri veya kremleri kullanılmalı.

2. Sivilcelenme sorunu meydana geldiği andan itibaren dikkatle tedavi edilmeli. Aksi takdirde fark edilmeden çoğalacak ve iyileştirilmesi zorlaşacaktır. Bunun için kesinlikle uzman bir kişinin önerisine dikkatlice uyulmalı.

3. Bugünün teknolojisi kozmetik ve dermotolojik alanda kesin sonuç veren tedaviler sunmaktadir. En son teknoloji aha asiti “alfa hidroksi asit” ve glikolik asit tedavileri yapılmaktadır. Uzman bir kişi tarafından bu tedaviler sürdürülmeli ve evde aynı hafifletilmiş malzemelerle devam edilmeli.

4. Beslenme dışardan yapılan tedaviler kadar önemlidir. Belirli vitamin, mineral ve oligo elementlerle takviye şarttır. Bu iş için hem iyi bir diyet, hem de bitkisel olarak hazırlanmış ilaçlar kullanılması tavsiye edilir.

5. Deri ufak tefek sorunlar (örneğin sivilce, siyah nokta veya yağlanma) yapıyorsa el sürmemeye özen gösterilmeli. Unutulmaması gerekir ki bu yaşlarda derinize yapılabilecek doğru veya yanlış tedaviler ileride cildinizi pürüzsüz ve canlı kalmasının başlıca temelidir. Çoğunlukla gençlerde bu tür sorunlara müdahaleleri yanlıştır.
Sürekli siyah nokta ve sivilce sıkılmaya gidilir ve üzerine kapatıcı malzeme kullanılır. İşte bu işlem derinin yıpranmasına neden olur. Siyah noktalar bile çok özel maskeler ile tahriş yaratmadan temizlenebilir. Halbuki sıkma metodu ile hücrenin yapısı tekrar düzelmeyecek şekilde bozulabilir ve ileride lekeli ve açık gözenekli kalmasına neden olur. Özellikle bu tür sorunlar sıkma metodu ile tedavi edildiğinde güneşin ve kimyasal değişimlere maruz kalması ile deride pigment ve leke atar ve lekeler kalıcılaşır.

6. Yağlı derilerde genelde riboflavin b2 vitaminin eksikliği ile meydana gelebilir. Onun için bol bol süt tüketilmeli, karaciğer kullanılmalıdır. Ayrıca kimi durumlarda hayvansal gıda alerji etkisi yaratabilir. Bu tespit edilirse, en az 1 ay kırmızı et yenilmemeli.

7. Sokağa çıkıldığında nemlendirici kullanmak gerekir. Zira bugünün hava şartları koruyucu malzmelerin kullanılmasını gerektirmektedir (kir, sigara, egsoz dumanı vs). Sabah akşam yüzü temizlemek şarttır. Genç kızlarda yanlış ve ucuz kozmetik ürünleri bu tür sorunların oluşmasına yol açmaktadır.

-star

Cilt Güzelliği Hakkındaki Efsaneler

Sakın yapıp da cildiniz için bir hataya düşmeyin!

Hepimiz cilt bakımı konusunda uzmanız ve söyleyecek çok fikrimiz var. 

İşte böyle düşündüğümüz sürece hataya düşmemize sebep olacak güzellik mitleri:

Hemoroit kremi göz şişliğini dindirir. Tam tersi göz etrafında Preparation H kullanımı kuru ve kızarık cilde sebep olur. Kendi kullanım alanında hüküm sürmeye devam etmesi en iyisi.

Cilt gözenekleri açılır ve kapanır. Gözenek bir kapı ya da pencere değildir- açılıp kapanmazlar. Ama ölü bir cilt gibi bir şey gözeneği tıkarsa, genişleme yaratabilir. Bu yüzden de cilt temizliği ve ölü derilerden arınmak çok önemlidir.

Salatalık göz şişkinliklerine iyi gelir. Salatalığın kendisi şişkinliği dindirmez. Ama  salatalıklar dolapta olmadıkları zamanlarda da uzun süre serinliklerini muhafaza edebilen sebzelerdir ve işte o soğukluk şişliklere iyi gelen esas nedendir; gözlerimizin etrafındaki damarların daralmasına sebep olur.

Sabun cilt için kötüdür. Sabunlar kül suyu ve hayvan yağı içerirken bu mit doğruydu. Ama bugün sabunlar daha az sert ve içlerinde nemlendiriciler de var.

Her gece yüzünüze vazelin sürmek kırışıklıkları önler. Petrol kırışıklıkların daha az görünmesine sebep olabilir ama yaşlanmayı önleyemez.

Alkolsüz daha iyidir. Her alkol kurumaya sebep olmaz. Yağlı alkoller de vardır ve yağlı yumuşatıcı demektir ve yumuşatıcı da daha yumuşak bir cilt.

-habertürk

10 Adımda Metabolizma Hızlanması

Hareketsiz yaşam, stres, tirod bezlerini düzensiz çalışması gibi bazı faktörler; kilo vermede etkisi büyük olan metabolizma hızını yavaşlatıyor. 



Metabolizma hızı yavaş insanlar günlük hayatlarında çok hareket etmiyor ve yanlış besleniyorlarsa daha fazla kilo sorunu yaşıyorlar. Metabolizma ve İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, metabolizma hızını artıracak öneriler veriyor.

Metabolizma hızı kişiden kişiye fark gösterir. Metabolizma hızını belirleyen en önemli etmen vücut kas dokusudur. Kas kitlesi arttıkça metabolizma hızı artar. O nedenle sporcuların, kas kitlesi kadınlara göre daha fazla olan erkeklerin metabolizma hızı daha fazladır. Aynı zamanda vücut yüzeyi ile de metabolizma doğru orantılıdır. Yani vücut büyüdükçe o vücudu çalıştırmak için gerekli olan enerji artar aslında. O nedenle fazla kilolu bir insanın normal kilodaki bir insana göre metabolizması daha hızlıdır. Özellikle zayıflama tedavisinde kişinin yemek durumu metabolizma hızına göre belirlenir. Eğer bir kişiye zayıflasın diye metabolizma hızının çok altında bir beslenme programı yapılırsa, vücut yağ dokusu yerine kas dokusunu kaybeder bu da metabolizma hızını yavaşlatır ve bu kişilerin tekrar daha fazla kilo alması gibi bir sorun ortaya çıkar.

Metabolizmayı hızlandıran on bilimsel öneri:

KOLA YERİNE AYRAN İÇİN, İYİ UYUYUN...
Düzenli uyuyun. Gece en geç 24.00’de uyuyun, sabah en geç 07.00’de uyanın. Çünkü vücut kendini uykuda onarır.

Düzenli olarak aerobik egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirin. Haftada en az 3 gün 45 dakikalık bir tempolu yürüyüş yapın.


Ağırlık çalışmayı ihmal etmeyin. Metabolizma hızının en belirleyici faktörü kas dokusu olduğu için kaslarınızı da düzenli çalıştırın.

Kola, gazoz gibi asitli ürünler yerine su için. Su insan vücudunun en önemli bileşenidir. İyi bir metabolizma, iyi bir dolaşımdan bu da iyi bir boşaltımdan geçer. O nedenle günde 2-2,5 litre su içmeye özen gösterin.

Acıktığınızda mutlaka vücudunuza cevap verin. Açlığı ertelemek metabolizma hızını yavaşlatır. Küçük bir meyve bile yeseniz yeterli olur.

Metabolizmayı en çok çalıştıran yiyecekler proteinlerdir. Beslenmenizde dengeli bir şekilde protein tüketin. Ancak hiç karbonhidrat almadan sırf protein yenilerek yapılan diyetler son derece yanlış. Bu tür diyetlerle hızlı kilo verilse bile, damar hastalığına yakalanma riskini artırdığı biliniyor.


Az az sık sık yemek metabolizmayı canlı tutuyor.

Yemeklerinizin yanına eklediğiniz iki-üç kaşık yoğurt yüksek kalsiyum içeriği nedeni ile metabolizma üzerine olumlu etkileri var.

Lif oranı yüksek olan yiyecekler, özellikle taze sebze ve meyveler, kurubaklagiller ve tam tahıllı ürünleri de düzenli tüketmek şart.

Yeşil çay için. Kahve ve çay içerdiği kafein içeriği nedeni ile metabolizmayı çalıştırır. Ancak çok fazla tüketilirse çarpıntı ve uykusuzluğa neden olabilir. Yeşil çayın antioksidan kapasitesi çay ve kahveye göre daha fazladır. Günde 1-2 fincan yeşil çay tüketmek hem metabolizmayı hızlandırır hem de yaşlanmaya gidiş sürecini yavaşlatır.

(turktime)

Çok Oturuyorsanız 1 Dakikanızı Ayırın

Avustralya’da bulunan Queensland Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma ofiste tüm gün oturmanın ciddi sağlık problemlerine neden olduğunu ortaya koydu. 



Araştırmada çalışanların düzenli aralıklarla 1 dakikalığına bile olsa ayağa kalkmalarının yüksek tansiyon ve aşırı kiloyu engellediği belirtildi.

Uzun süre oturmanın sağlığı olumsuz etkilediğini ortaya koyan uzmanlar, masa başında çalışanlara verdikleri kısa molalarda oturmak yerine hareket etmeleri tavsiyesinde bulundu.

İtalyan La Stampa gazetesinde çıkan habere göre, Avustralya'daki Queensland Üniversitesinde yapılan bir araştırma, masa başında çalışanların kısa süreli molalar vererek az da olsa hareket etmesinin, kalp sağlıklarını korumalarına yardımcı olduğunu gösterdi.

Uzmanlara göre, bu molalar ateroskleroz ve diyabet gibi hastalıklardan da korumaya yardımcı oluyor.

Araştırma ekibinden Genevieve Healy, verilen molaların sayısına göre, bel ölçülerinde önemli farklılıklar gözlemlediğini belirterek, iş yerinde ara sıra ayağa kalkarak hareket etmeyi alışkanlık haline getirenlerin bellerinin ortalama 4 santimetre daha ince olduğunu söyledi.

"Sağlık için daha fazla hareket edin" çağrısında bulunan uzmanların, masa başında çalışanlara yaptığı diğer bazı öneriler ise şöyle:

-Şayet bir iş arkadaşınızla konuşmanız gerekiyorsa telefon açmak yerine kalkıp yanına gidin.

-Her katta lavabo varsa, diğer katlardakileri kullanmaya çaba gösterin.

-Asansörü değil, merdivenleri kullanın.

-Telefon açmanız gerekiyorsa, ayakta açın.

(turktime)

Uyku Kilo Aldırır mı?

Çok yemek ya da az yemek nasıl ki kilo artışına sebep oluyorsa, çok fazla ya da az uyumak da, kilo aldırıyor.



Women's Health dergisinin ekim sayısındaki bir haberde; Laval Üniversitesi'nin yaptığı araştırma sonucunda, günlük doğru uyuma süresinin 7-8 saat arasında olduğunun belirlendiği belirtildi.

Araştımayı yapan Dr. Jean Philippe Chaput, şöyle konuştu: "Gereğinden az uyunduğunda, iştah bastırıcı leptin hormonu azalıyor ve iştah açıcı etkisi olan hormon artıyor.

Aşırı uyku da, daha az hareket anlamına geliyor ve daha az kalori yakımına yol açıyor. Boş vakitlerinizde hareket edin." 

-star

26 Şubat 2011 Cumartesi

Cilt Bakımında Yardımcı İpuçları

Cilt bakımı her yaşta mutlaka yapılması gereken bir alışkanıktır. Bakım yaparken bazı ipuçlarını bilmek daha bilinçli bir bakım sağlar. 

İşte onlardan birkaçı:


* Genel yüz temizliğinde kullanılan maskelerden peeling etkisine sahip olanları tercih edin.


GÜZELLİK UYKUSUNA YATIN


* Yüzünüzü tazikli su ile yıkayın.


* C vitamini, kan dolaşımını ve kolajen üretimini hareketlendirdiğinden, bu tip ürünleri tercih edin.


* Alnınızda oluşacak kırışıklıkları önlemek için ayak parmaklarınızın üst kısmına sertçe bastırın.


* Cildinize proteinli ve bitki özlü olan nemlendiriciler sürün.


* Yüzünüzü haftada 2 defa kremleyerek 5 dakikalık masaj yapın.


* Gece saat 1'den önce güzellik uykusuna yatmayı ihmal etmeyin.


* Koku kompresleri cilt ve duyuları canlandırır. 4'er damla limon ve selvi ağacı özünü, 2 damla ardıç yağını, 2 litre kaynar su içine koyun. Özel yüz havlunuzu bu karışımın içine daldırın ve yüzünüze koyun.


* E vitaminin bulunduğu kremler hücrelerin gerilimini azaltır.


PATATES MASAJI ÇOK İYİ


* Ağzınızı kapatın, yanaklarınızı içeri doğru çektikten sonra, ellerinizin yardımı ile yavaş yavaş gerin.


* Patates masajı cildi tazeler ve dinlendirir. Öncelikle çiğ patates dilimlerini 10 dakika buzdolabında bekletin. Cilt temizliğinizi yaptıktan sonra, soğumuş patates dilimleriyle yüzünüze masaj yapın.


* Kolajen tabakasını harekete geçirecek bir içecek hazırlayın. Bu içecek için 250 gr domatesi, 2 şeftaliyi, kabuğu soyulmuş yarım limonu ve bir havucu katı meyve presine koyun. Daha sonra bir damla zeytinyağı ve bir miktar iyot tuzu ekleyin ve iyice karıştırın.


* Oksijen maskesi, bir çeşit expres lifting görevi görür. Bu uygulama sayesinde, hücrelerin oksijen alımı 10 dakika içinde yoğunlaşır. Sonuç olarak, cilt olabildiğince taze ve sağlıklı bir görünüme kavuşur.


* Turuncu ışık, hücreleri canlandırır. Mavi ışık oksijen alımını artırır. Sarı ışık ise cildi ölü hücrelerden arındırır. Ayrıca yeşil ışık kuproza karşı etkilidir. Renkli ışık tedavisi sadece güzellik merkezlerinde uygulanmaktadır.


(takvim)

Baş Ağrısını Yok Eden Öneriler

Baş ağrısıyla mücadele etmek için hemen ilaca sarılmayın.
 
Baş ağrısı bazen bütün bir gününüzü mahvedebilir...
İşte sizin için önerilerimiz;


Karanlık: Yaşadığınız migrene dayalı bir ağrı ise karanlık ve bir odada yatarak dinlenin.


Yürüyüş: Açık havada yürüyüş yapmak da baş ağrısına iyi gelir.


Masaj: Şakaklarınıza, kaşlarınızın arasından alnınıza doğru ve burun deliklerinin üzerinden başlayarak göz kenarlarına doğru masaj yapın.


Sıcak duş: Sıcak duş, vücudunuzda gevşeme hissi yaratır. Duşa girmezseniz, ayaklarınızı sıcak su dolu bir kapta bekletin. Ayak banyosundan sonra çorap giyin ve dinlenmek üzere yatın.


Soğuk kompres: Bir bezi soğuk suyla ıslatarak veya poşete buz koyarak başınıza soğuk kompres yapın.
 
(HABERVİTRİNİ)

Genç Kalmanın 12 Yolu

Yaşam tarzınızda bir takım değişiklikler yaparak vücut yaşınızdan çok daha genç görünmeniz mümkün! 

Estetikte Profiloplasty Nedir?

Yüzyıllardır gözlerin, burnun, kaşların, dudakların birbirine mesafesindeki uyumla belirlenen altın oran, Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sının altın oranıyla da popülerleşerek günümüze gelen bir kavram.
 
Altın oran, son yıllarda büyük gelişme gösteren estetik cerrahi ile genel beğeni ve kendi estetik anlayışına uygun bir görünüme sahip olmak isteyenlerin hayallerini gerçeğe dönüştürüyor…
 
Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, altın oran hakkında; “Güzellik anlayışı kültürden kültüre değişse de, genel olarak güzellikte uzlaşılan ve bilimsel olarak da açıklanabilen bir ölçü vardır. Leonardo da Vinci ile popüler olan ‘Altın Oran’ kabaca, büyüğün küçüğe oranı olarak ifade edilir. Yüz estetiğinde bu oran, büyük organların, onun alt organlarına oranıdır” diyor.
 
Örneğin; Yüzün, boyun genişliğine oranı, dudak ve kaşların birleşim yerine oranı, burun boyunun yüzün boyuna, çene ucunun, kaşların birleşim yerine, ağzın burun genişliğine, burun genişliğinin burun deliklerine ve göz bebekleri arası ile kaşlar arasındaki mesafeye oranı gibi...
Aslında burnumuzu büyük, çenemizi dar, yanaklarımızı çökük bulup, plastik cerrahiden destek almak isterken, bilerek ya da bilmeyerek bu orana yaklaşmaya çalışıyoruz. Plastik cerrahi artık bunu daha bilimsel yapıyor ve Profiloplasty ile tek bir bölgeyi düzeltmek yerine, onun diğer bölgelerle, örneğin bir burun ameliyatı söz konusuysa, burnun çeneyle, dudaklarla, yanaklarla, alın ve kaşlarla orantısını da gözetip tamamını birbiriyle uyumlu hale getiriyor.
Plastik cerrahinin böylece ideal orana yaklaşan çözümler sunduğunu belirten Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, altın oran ve bu orana sahip olabilmek için uygulanan Profiloplasty işleminin ne olduğunu, nasıl işlediğini ve beklenen sonuçları hakkında şu bilgileri veriyor:
 
“Profiloplasty özetle yüzdeki herhangi bir uygulamanın diğer tüm uzuvlarla da uyumlulaştırılması ve kişinin yandan görünümünü düzeltmeyi amaçlayan işlemlerin tümü olarak tanımlanabilir. Yandan görünümde asıl belirleyici ve oran olarak düşünüldüğünde en önemli faktör burundur. Oysa burun ameliyatı olduğu halde hala kendisini güzel ya da daha yakışıklı olduğunu hissetmeyen birçok kişi ile karşılaşıyoruz. İşte altın oran farkı da burada ortaya çıkıyor. Profiloplasty hastanın sadece yüzünün yan ve karşı arası duruş görünümünü değerlendirmekle kalmaz bu görünüm üzerindeki etkisi olan ünitelerin kendi aralarındaki açı ve oranları da dikkate alır bu da uygulama sonrası doğal ve uyumlu yüz hatlarına imkân sağlar.
DİĞER CERRAHİ İŞLEMLERDEN FARKI
“Profiloplasty, yüzü bir bütün olarak değerlendirir. Örneğin; burun ameliyatı olmak isteyen hastada iri burun ve aynı zamanda iri bir çene varsa hastanın sadece burnuna yapılacak bir işlem iki şekilde sonuçlanır. Hastanın burnu çeneyle orantılı olacak şekilde iri bırakılır ve sonuçta burun şekil olarak güzel olsa bile hastanın burnu ve çenesi eski iriliğinde kalacağı için yüz hatları kaba olur. Bu tür bir işlem sonrası hasta, operasyonun hiçbir işe yaramadığını düşünür çünkü burun hâlâ iri burundur.

Diğer uygulama da ise hastanın burnu çenenin iriliğine göre ayarlanmaz ve küçültülür, sonuçta yüzle uyumlu olmayan çok güzel görünümlü olsa bile çok yapay görünen ve hastayı kesinlikle mutlu etmeyen orantısız bir burun ortaya çıkar. Böyle bir hastada yapılması gereken işlem aynı operasyonda belki de çene ucundaki kemiğin hafifçe törpülenmesi ve yapılacak burnun yeni çeneye göre ayarlanması olmalıdır ki hasta sonuç olarak yüzüne uyumlu ve hoş bir burna kavuşsun.

 
PROFİLOPLASTY HANGİ BÖLGELERE UYGULANIR?
 
Alın: Bu bölge çok düzse yağ enjeksiyonları ile konveks bir şekil verilir. Saç çizgisi çok aşağıda yerleşmiş hem erkek hem de kadınlarda epilasyon ile saçların alınması sağlanarak dar alın daha geniş bir hale getirilir ya da saçlar dökülerek saç çizgisinin gerilediği durumlarda saç ekimi yapılır.
 
Kaşlar: Düşük kaşlara kaş asma yapılarak kaş ucunun lateral kantusa olan mesafesi artırılır ve gözler açığa çıkartılır.
 
Burun: Rhinoplasty işlemi ile burun küçültülebilir, büyültülebilir ucu kaldırılıp indirilebilir veya burun uzatılıp kısaltılabilir.
 
Yanaklar: Yaşlı yüzde sarkmış olan yanaklar asılarak kaldırılabilir ya da şişman görünümlü yanaklar daha zayıf görünümlü hale getirilebilir. Elmacık kemikleri belirginleştirilebilir. Yanaklara dolgu yapılarak yüze daha dinlenmiş bir ifade verilebilir.
 
Dudaklar: Anatomik olarak üst dudak hafifçe alt dudağın (1–2 mm) önündedir ve alt dudak üst dudağa göre daha kalındır. Bazen burun operasyonu yaptıracak bayanlar için işlemin en önemli noktalarından birisi dudağın dolgu maddeleri veya hastanın kendi yağları ile kalınlaştırılmasıdır.
 
Çene: Profiloplasty’de burundan sonra en önemli etkili faktör çenenin değerlendirilmesidir. Ülkemizde en çok görülen sorun çenenin geride olması ve çene yüksekliğinin kısa olmasıdır. Bu kadınlarda yuvarlak bir yüze neden olurken erkeklerde de zayıf yüz hatlarına neden olur.
 
Çene altı bölgesi: Submental bölgedeki yağ fazlalığı hastanın çenesinin olduğundan daha kısa görünmesine yol açar. Bu bölgeye yapılacak basit bir liposuction çene kontörünü düzgünleştirir. Boyun bölgesindeki kırışık deri boyun germe operasyonu ile düzeltilebilir.”
 
-ntvmsnbc

Anne Adaylarına Önemli Hususlar

Gebelik süresince anne adayının her konuda kendisine dikkat etmesi gerekir. Bedensel ve psikolojik olarak olumlu geçen bir gebelik sonucunda aynı şekilde bedensel ve psikolojik olarak sağlıklı bir bebeğe sahip olunabilinir. 

Gebelikte de her mevsimde dikkat edilecek hususlar önem taşımaktadır.

Kış mevsiminde gebeliklerini daha rahat geçirmeleri için Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Yurdanur Aktan Erkılıç anne adaylarına önerilerde bulundu.

Kış gebeleri besinsel anlamda en şanslı gebelerdir. Kış sebze ve meyveleri annenin sağlığı, iyi beslenmesi ve gelişmekte olan bebeği için bol mineral ve vitamine sahiptir. Sağlıklı bir gebelik yaşayabilmek için anne adayının öncelikle beslenmesine çok dikkat etmesi gerekir.

“ANNE ADAYININ ELİNE BİR BESLENME PROGRAMI VERMEK İYİ BİR YAKLAŞIM DEĞİLDİR.”

Mevsiminde yetişen sebze ve meyveler ihtiyacı bol bol karşılar. Anne adaylarının fiziksel gelişimini tamamlamış besin depolarının dolu olarak gebeliğe başlamaları gerekir. Gebelik süresinde ise anne adayının sadece günlük yaşamını sürdürecek yeterli besin ve enerji alması kafidir. İlk aylarda kilo alamamak korkulacak bir durum değildir. Bulantı, kusma ve iştahsızlık kilo alımını ilk aylarda engelleyebilir ancak tüm gebelik boyunca ortalama 10-12 kg almak normal olandır.

Anne adayının günlük protein ihtiyacı 20 gr'dir.15-20mgr demir,500mgr kalsiyum alması gerekir. Proteinler bitkisel ve hayvansal olarak iki türdedir.Ve her iki protein grubu da tüketilmelidir.

Hayvansal proteinler = Et -süt-peynir-yoğurt-yumurta.

Bitkisel proteinler = Kuru baklagiller-fasulye-nohut-mercimek-barbunya v.s.. balık tüketilmesi gereken en önemli proteinlerden biridir. Bebeğin zeka gelişimi üzerinde olumlu etkisi olan omega 3 ve omega 6 yağ asitlerine sahiptir.

KIŞ MEVSİMİNDE BESLENME:

• Kış mevsimi balık yönünden zengindir. Kalsiyum bebeğin 8.haftadan itibaren oluşan kemik ve dişleri için gereklidir ve gebelikte normalin iki katı kalsiyum almak gerekir. Anneden bebeğe geçen yani sürekli kayba uğrayan bir elementtir ve karşılanması gerekir.

• Et-yumurta-kuru baklagiller protein+demir içerir. Bebekte beyin, kas, diş ve kan yapımını sağlar

• Süt ve süt ürünleri protein ve kalsiyum içerir ve bebekte kemik, diş gelişimi ve büyümesini sağlar. Gebelerde demir eksikliği halsizlik, yorgunluk, uykuya meyil, nefes darlığı, çarpıntı gibi şikayetlere neden olur. Demir eksikliğinde bebek gelişim bozukluğu, erken doğum, düşük ve ölü doğum yapma riski de vardır. Gebeler yiyeceklerden her türlü mineral ve vitaminleri alsalar da kalsiyum ve demir hariçten ilaç olarak da verilmelidir.

• C vitamininden zengin sebze ve meyveler bağırsaktan demir emilimini hızlandırırlar. Süt demir emilimini azalttığı için demir ilaçlarını sütle almamak gerekir

Mevsimlerle beslenme arasında büyük bir bağlantı vardır. İnsan sağlığı ve hastalıkları hava şartlarına, vücuda giren yiyecek ve içeceklere, kişinin yaşadığı ortama hareketlilik durumuna, fizik etkenlere, psikolojik durumuna bazı dış etkenlere ve alışkanlıklarına bağlıdır. Kış sebze ve meyveleri gebeler için çok gerekli vitamin ve mineraller içermektedir. Dikkat çeken bir husus şayet yeterince ve dengeli beslenilirse bu sebze ve meyvelerinin diğer bir yararı posalı gıdalar olması ve hızlı kilo alımını engellemesidir.

KIŞ SEBZELERİ:

Karnabahar, brokoli, lahana, ıspanak, pırasa, kereviz maydanoz, dereotu, kabak, turp, patates patlıcan havuç vs...

KIŞ MEYVELERİ:

Portakal, Mandalina, ayva, nar, greyfurt, elma vs...

Görüldüğü gibi bu gruplar vücut toksinlerini atmak,kilo almamak gibi nedenlerle özel programlarda tavsiye edilen sebze ve meyvelerdir.

Bu nedenle ve besin değerleri bakımından kış gebelerinin oldukça şanslı olduğu söylenebilir.

ZARARLI YİYECEKLER:

Fast food ürünler, kızartılmış patatesler bebek için zehirli bir takım maddeler içerdiğinden zararlıdır. Evde yapılan kızartmalar daha az ısıda yapıldığından zararlı değildir.

Katkısız, mevsiminde yetişen gıdalar tercihimiz olmalıdır.

KIŞ GEBELERİNİN DİKKAT ETMESİ GEREKEN DİĞER BİR HUSUS GİYSİLERDİR:

- Soğuk havalarda ısınmak için giyilen sıkı, naylon, sentetik giysiler zararlıdır. Hava geçirme özelliği olmadığından terleme ve buna bağlı mantar enfeksiyonlarına neden olmalarından dolayı bu tür giysiler iç çamaşırları, pantolonlar tercih edilmemelidir. Kış aylarında yünlü , pamuklu, havalanabilir, yumuşak giysiler tercih edilmelidir.

- Kış aylarında güneşten daha az yaralanmakla birlikte her gün bir(1) saat açık havada yürümek oturmak, gereken D vitamini için yeterli olabilir.

- Kış aylarında kapalı ortamlarda kalabalıkta damlacık enfeksiyonları (nezle,vs..) daha hızlı yayılacağından gebelerin uzun süre bu ortamlarda bulunmamasını tavsiye ederiz.

- Gribal enfeksiyonların yaygın olduğu bu mevsimde tokalaşmak,öpüşmek risk artırıcı olduğundan uzak durulmalıdır.

- Evlerde soba ve kaloriferlerinin kuruttuğu havayı kaynayan bir çaydanlık, ıslak bezler gibi tedbirlerle nemlendirmek faydalıdır.

- Gebeler güzeldir, çekicidir, kutsaldır. Güzel kış günlerinde güzel gebelerin güzel bebekleri olmasını temenni ederiz.

(HABERTÜRK)

22 Şubat 2011 Salı

Mutfaktaki Sivilce İlaçları

Sivilcelerden muzdaripseniz, vereceğimiz birkaç küçük sır sayesinde savaşı siz kazanacaksınız.



Sivilce üzerine uygulanacak ilaçlar
Şiddetli akne için üretilmiş (A vitamini türevleri olan) birçok ilaç vardır ve bu ilaçlar sadece reçeteyle satılmaktadır. Eğer sizin de şiddetli akneleriniz varsa mutlaka bir cilt doktoruna görünmelisiniz. Bununla birlikte normal seyirde çıkan sivilceler için %2 salisilik asit içeren kurutucu losyonları denemelisiniz. Daha doğal ilaçlar için içlerinde çay ağacı ya da maydanoz olan ürünleri tercih edebilirsiniz.

Henüz çıkmadan yok edin

Yüzünüzde çıkmak üzere olan bir sivilce fark ederseniz, hemen ince bir kumaş ya da kağıt havlunun içine sardığınız buz küplerini o bölgeye bastırın. Aralıklarla 15 dakika uygulayın. Veya biraz kil maskesi alarak, tam o bölgenin üzerine sürün ve 30 dakika ya da gece boyunca bekletin.

Siyah nokta avcıları

Siyah noktalarınızı sakın sıkmaya kalkmayın, yoksa iz kalabilir. Bu işi dermatolog veya güzellik uzmanlarına yaptırabilir ya da siyah noktalar için üretilmiş ürünleri deneyebilirsiniz! Çünkü siyah noktalar, eğer çok derinde değillerse, bu ürünlerle rahatlıkla temizlenebilirler.

Büyümüş gözenekler

Soğuk yoğurdu yüzünüze uygulayarak 10 dakika bekletin ve sonra da ılık suyla durulayın. Yüzünüzü canlandıracak, fazla yağı ve bakteriyi alacak ve gözeneklerinizin daha sıkı görünmesini sağlayacaktır.

Kara lekeler

Sivilceler geçtikten sonra arkalarında bıraktıkları kara lekeler o kadar da kolay kaybolmayabilir. Bu sorun için bazı markaların çıkarttığı akne sonrası ürünleri deneyebilirsiniz.

Gizli ilaçlar

Sivilceleri kapatmak için içerisinde salisilik asit bulunan tedavi özellikli kapatıcıları tercih edin.

Makyaj sonrası sivilceler

Eğer kullandığınız bazı makyaj malzemelerinden, özellikle de fondötenden sonra sivilceleriniz çoğalıyorsa, bu ürünlerin içeriğindeki bazı maddeler gözeneklerinizi tıkıyor olabilir. Üzerlerinde ‘yağsızdır’ veya ‘sivilceye yol açmaz’ ibaresi bulunan ürünleri tercih edin.

İpucu: Sivilcelere son!

Yatmadan önce sivilcenin üzerine kalamin losyonu veya manyezi sütü sürün. Sabah kalktığınızda yok olduğunu görecek¬siniz. Başka bir yol da sivilcenin üzerine bal sürerek üzerini bantla kapattıktan sonra yatmaktır. Bal bakterileri öldürerek iyileşme sürecini hızlandırır.

Günlük sivilce önleme programı

Sabah

1. Temizleme: Yağlı ciltlere özel temizleme jeli ya da kremi kullanın.

2. Nemlendirme: Cildin fazla kurumasını engellemek için yağsız bir nemlendirici kullanın.

3. İlaç tedavisi: Kapatıcı özelliği olan ilaçları kullanın.
Akşam

1. Temizleme

2. Arındırma: Siyah nokta ve sivilcelere yol açan gözenek tıkayıcı maddelerden kurtulmak için yüz peelinglerini tercih edin. Ovalamayın! Peelingi hafif dokunuşlarla uygulayın.

3. İlaç tedavisi: Sivilce üzerine uygulanan ilaçlan tercih edin.

İltihaplı sivilceler

Yatmadan önce uçları beyazlaşıp gerginleşmiş sivilcelerinizin üzerine antibiyotik içeren ilaçlardan sürmeyi deneyin.

Bir gecelik sivilceler

Yatmadan önce soyulma özelliği olan ilaçlardan uygulamayı deneyin. Bu ilaçların içindeki salisilik asit sivilcenin küçülmesini sağlar.

T bölgesi

Özellikle T bölgesindeki gereksiz parlaklıktan kurtulabilmek için matlaştırıcı veya yağlanmayı önleyici ürünler deneyin. Bu tür ürünler fazla yağı emerek cildinizin pırlamamasını sağlar.

Saç çizgisinde çıkan sivilceler

Alında oluşan sivilceler, gözenekleri tıkayan saç kremleri veya saç şekillendirici ürünler yüzünden oluşabilir. Bu tür ürünlerin cildinizle temas etmemesini sağlayın. Bu ürünleri kullanmak zorunda kalırsanız, alnınıza bir saç bandı takın. Kasket tipi şapkalar da kiri ve teri hapsederek sivilcelenmeye neden olabilir. Şapkalarınızı temiz tuttuğundan emin olun.
 
Mucize taş
Şap taşı birçok kullanım özelliği olan mucize bir taştır. Taşı nemlendirerek iltihaplı sivilcenizin üzerinde gezdirin. Taşın üzerindeki tuz, sivilcenin bir gecede yok olmasını sağlayacaktır. Sivilceleri günde iki kez şap taşıyla ovalamak gerekir. Şap taşı aynı zamanda küçük kesiklerin kanamasını da durdurabilir. Bu taşı nereden mi bulacaksınız? Aktarlardan ya da eczanelerden edinebilirsiniz. Çoğu zaman şap kalemi ya da kanama durdurucu olarak da bilinir.

Minik sivilce baskınları

Bu ufak sivilceler için içinde çinko bulunan isilik ilaçlarını deneye¬bilirsiniz.

Mutfaktaki sivilce ilaçları

• Bir diş sarımsağı ikiye kesin (şaka değil) ve günde bir ya da iki kez sivilcenizin üzerine sürün. Sarımsak bakterileri ve dolayısıyla da sivilceleri öldürür. Açık yara şeklinde olan sivilcelere uygulamayın!

• Bir çay kaşığı kırmızı şarap sirkesini bir bardak suyla karıştırın ve sivilcelerinizin üzerine sürün. Açık yara şeklinde olan sivilcelere uygulamayın!

• İnce bir dilim patatesi sivilcenin üzerine yerleştirin ve gece yüzünüzden düşmemesi için de üzerine bant yapıştırın.
 
(ensonhaber)

Cilt Lekelerine Domates Maskesi

Yüzünüzde oluşan lekelerinize evde yapacağınız mucize formülle veda edin!

Kozmetik sektörü için 20 yıldır cilt bakımı ve güzellik uzmanları yetiştiren Kariyer Eğitim Kurumları kurucusu Güler Selamet, çeşitli nedenlerle oluşan pigment lekeleri ile ilgili bilgiler vererek, bakımları ile ilgili önerilerde bulundu.

Cilt lekeleri çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Bunlar,çiller, gebelik lekeleri, akne izleri , seboreik keratoz, aktinit keratoz ve hormonal dengesizlikler cildimizde farklı renklerde izler oluşmasına neden olabilir.Güneş ışınları(UVA,UVB) lekelerin daha artmasına ve yerleşmesine sebep olur.

Enstitü bakımları

Lekelerden ve izlerden kaynaklanan sorunları gidermek için, içinde bulunduğumuz kış mevsimi en uygun zamandır. Bu problemlere, uygun ürünlerle kür uygulamaları yapılabilir. Ürünlerin içeriği soyucu renk açıcı özelliğe sahip olmalıdır. Bu özellikleri taşıyan ürünler içinde en güvenilir olanlar AHA diye adlandırdığımız meyve asitli ürünlerdir. Elma, limon, süt, üzüm sirke gibi ürünlerden elde edilir. Meyve asitleri en popüler olanlardır. Bu ürünler kişinin günlük hayatını etkilemeden uygulanabilirler. Yalnız cildin bu esnada çok iyi korunması gerekir. Bilhassa güneş koruyucu ürünler ihmal edilmemelidir, kapalı havalarda bile sürülmelidir.

Evde Uygulanabilecek Bakımlar

Evde de doğal ürünlerden hazırlayabileceğimiz reçeteler vardır. Dikkat etmemiz gereken bunları hazırladığımız anda uygulamaktır. Evde rahatlıkla hazırlayabileceğimiz birkaç maske önerisi ;

Domates Maskesi;

1 adet doğranmış domates
1 çay kaşığı limon suyu
1 yemek kaşığı yulaf ezmesi
Tüm malzeme karıştırılıp mikserden geçirilir. Lekelerin üzerine ince bir tabaka halinde sürülüp 10 dakika beklettikten sonra ılık suyla durulanır.
Sirke Maskesi;
1 çay kaşığı üzüm sirkesi
1 çay ışığı limon suyu
1çay kaşığı su
Malzemeler karıştırılıp, sabah akşam cilde kompres uygulanır.

(vatan)

Kadınlara Sağlık Rehberi

Kadın olmanın en büyük zorluklarından biri de sağlık alanında. Kadınların sık yaşadığı sağlık sorunları ve çözüm yollarını biliyor musunuz?


8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesi, "kadına yönelik, şiddet", "Siyasette temsil oranı", Taciz-tecavüz", "Kadın istahdamı" gibi sorunları konuşuyoruz. Peki sağlık? Kadın olmanın en büyük zorluklarından biri de sağlık alanında. Çünkü kadınlar sadece kendi cinslerinde görülen pek çok hastalıkla da mücadele etmek zorunda. İşte tüm dünyada kutlanacak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesi Yeditepe Üniversitesi Hastanesi’nden kadınlara sağlık rehberi…


MEME KANSERİ:


Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özcan Gökçe, erken tanının meme kanserinde çok önemli olduğunun altını çiziyor: “Erken tanı için temelde önerilen ve birbirlerini tamamlayan üç yöntem var: Bunlardan ilki, kendi kendine yapılan meme muayenesi. 20 yaş sonrasında her kadın âdetin 7–10 günleri arasında ayda bir kez memelerini muayene etmeli. Ayrıca 20 – 40 yaş arasında 1–3 yılda bir, 40 yaşından itibaren de yıllık olarak bir genel cerrahi uzmanına meme muayenesi yaptırılmalı. Üçüncü ve en önemli erken tanı için tarama yöntemi olan radyolojik görüntüleme metodu mamografi, 40 yaşından sonra düzenli yapılması halinde meme kanserinin erken yakalanmasında kilit rol oynuyor.”


RAHİMAĞZI KANSERİ:


Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu, “Rahim ağzı kanseri her yıl 500 binden fazla kadında görülüyor. Rahim ağzı kanseri tüm dünya kadınları arasında meme kanserinden sonra görülen en sık ikinci kanser türüdür. İstatistiklere göre 250 bin kadın her yıl bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Kansere dönüşmeden erken dönemde yakalanması pap-smear testi ile mümkündür. Bu yüzden, bütün kadınlara yılda bir defa smear testi önerilmektedir. Kanser öncülü bu hastalıkların cerrahi tedavileri tüm dünyada ve ülkemizde bilinmekte ve uygulanmaktadır. Ayrıca son yıllarda HPV`nin yüksek riskli bazı tiplerinin rahimağzı kanserinin ve onun öncül hastalıklarının hemen hepsinde ana neden olduğu, virüsün hücrelerde kansere dönüşümü başlattığı gösterilmiştir. Bu virüsün bulaşmasını önleyerek kanser ve diğer hastalıklardan korunmanın mümkün olabileceği ise son yıllarda öne çıkan bir konudur. HPV`nin kanser oluşturan yüksek riskli tiplerinden olduğu kadar cinsel siğillere yol açan HPV tiplerinden de korunmak önemlidir. Virüsün bulaşmasını kızamık, suçiçeği, grip gibi hastalıklarda olduğu gibi bağışıklık sistemi yoluyla, vücuda virüs girse bile onu savunma sistemimizle yok ederek önlemek, aşı ile mümkündür. HPV aşısı son on yılın en önemli toplum sağlığı ve kanserle mücadele çabalarının başında gelmektir. Koruyucu hekimlik açısından çocukluk çağından itibaren başlayarak kız çocuklarının ve hastalıkla karşılaşmamış genç ve yetişkinlerin aşının koruma şemsiyesi altına alınması gerekmektedir.”


OSTEOPOROZ:


Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Ece Aydoğ, osteoporoz konusunda hastaları doğru tedavi konusunda uyarıyor: “Kadınlarda kemik kaybını hızlandıran nedenlerden en önemlisi menopozdur. Menopoz ile birlikte cinsiyet hormonları azalmaya başlayınca kemik kütlesi de azalmaya başlamakta ve ilerleyen yıllarda kırık riski artmaktadır. Bu kırıklar da birçok sıkıntıyı beraberinde getirmektedir. Örneğin omurga kırıkları bel ağrılarına ilaveten zaman içersinde boy kısalmasına ve sırtta kamburlaşmaya yol açmaktadır. Bu durum kadında sindirim ve solunum problemlerine yol açabileceği gibi kas kuvvetinde azalmanın da katkısı ile denge bozukluğuna neden olmakta ve buna bağlı düşme riski artmaktadır. Dolayısı ile yeni kırıklara davetiye çıkarılmış olmaktadır. Tüm bunlar kadını günlük yaşam aktivitelerinde bağımlı hale getirmekte ve sonuç olarak depresyon tablosuna yol açmaktadır. Ayrıca 65 yaş sonrası daha fazla gördüğümüz kalça kırıkları da ölüm riskine neden olabilmekte ve hayatta kalanlarda ise ağır özürlülük tablosu ortaya çıkmaktadır.


Osteoporozun en etkili tedavisi kemik kaybının önlenmesidir. Bunun için daha çocuk yaşlarda önlemler alınmaya başlanmalıdır. Çocukların diyetle yeterli miktarda kalsiyum ve fosfor alması ve yeterli düzeyde güneş ışığına maruz kalmaları sağlanmalıdır. Özellikle vücuda yük bindiren egzersizler daha çocukluk yıllarından itibaren yapılmaya başlanmalıdır. Hayat boyu sigara, fazla alkol ve kahve tüketiminden kaçınılmalıdır. Eğer osteoporoz tanısı almışsak ilaç tedavileri ve düzenli egzersiz ile kemik kaybını durdurabilir hatta bir miktar arttırabiliriz de. Ayrıca yine yaşlılarda düşmelerin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması kırık riskini önemli ölçüde azaltır. Bu önlemlerin başında dengeyi geliştirmek için yapılan egzersizler gelmelidir. Ayrıca hem kemik kütlesini arttıran hem de dengenin sağlanmasında önemli bir faktör olan kas kuvvetlendirme egzersizleri de mutlaka ilave edilmelidir. Görme ve işitme kusurları varsa mutlaka düzeltilmeli, sakinleştirici ilaçlardan kaçınılmalı, düşmeyi önlemeye yönelik ev düzenlemeleri yapılmalı, günlük yaşam aktivitelerinde yardımcı cihazlar kullanılmalı ve mutlaka D vitamini desteği verilmelidir.”


İDRAR KAÇIRMA:


Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kemal Sarıca, “idrar kaçırma” sorununun çözülebilir bir sorun olduğunu belirterek kadınların doktora gitmekten çekinmemesi gerektiğini belirtiyor. “Temelde kadınların hastalığı olan idrar kaçırmaya tıpta inkontinans denmektedir. İnkontinans 35 yaşın üzerindeki her 5 kadından birinde görülüyor. Kişinin sosyal yaşantısını etkileyecek olan her idrar kaçırma bir hastalıktır ve tedavi edilmelidir. İdrar kaçırma; öksürme, hapşırma veya gülme gibi karın içi basıncın arttığı durumlarda ortaya çıkabileceği gibi, daha az eforla da (yürümek, yataktan kalkmak gibi) meydana gelebilir. Bu tip idrar kaçırmaya zorlanma(sıkışma) tipi idrar kaçırma-inkontinans adı verilmektedir. Bu hastalarda kaçırma, kişinin ani olarak idrara çıkma ve sıkışma hissi ile beraberdir. Bazı kişilerde ise idrar kaçırmanın iki tipi de birlikte görülür. Bu tip idrar kaçırmaya da karışık tip inkontinans denir. İdrar kaçırma şikâyeti olan hastalarda tedaviden önce yapılacak tetkiklerle idrar kaçırmanın neden kaynaklandığını ve hangi tipte olduğunu belirlemek gerekir. Gerektiğinde ise ürodinami adını verdiğimiz idrar kesesinin fonksiyonlarının değerlendirildiği testi yapmak gerekir. Bu test de mutlaka bu konuda uzmanlaşmış bir ürolog tarafından yapılmalıdır. İdrar kaçırmanın tedavisinde ise mesane eğitimi, fizik tedavi yöntemleri (kasık adalelerinin güçlendirilmesi), ilaç tedavileri, elektrikle uyarma (stimulasyon), menopozdaki kadınlarda hormon tedavisi ve cerrahi yöntemler olmak üzere çeşitli tedavi alternatifleri bulunmaktadır. İdrar kaçırma sorunu çok önemli bir sosyal problem olup, günümüz modern tedavileri ile başarılı olarak ortadan kaldırılmaktadır.”


OBEZİTE:


Beslenme ve Diyet Uzmanı Zehra Akören, kilo problemi olan kadınların, çeşitli diyet programları uygulamalarının yanlış olduğunu vurguluyor: “Zayıflama diyeti diye bir Diyet yoktur. Diyetler; hastalar ve hastalıklar için vardır. Diyet negatif bir kelimedir etkisi olumsuzdur. Kilo problemi; hayatımızı düzene sokmakla, stres yönetimi ile düşüncelerimizi yapılandırmakla, SAĞLIKLI BESLENME -Egzersiz ile çözülür. Kişiler iç salgı bezlerinin (Tiroid, böbrek üstü bezleri, kadın doğum hormonları, leptin seviyesi vb...) sağlıklı çalıştığından ve gıda alerjilerinin olup olmadığından mutlaka emin olmalıdır”


KALP HASTALIKLARI:


Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Değertekin, kadınlarda kalp krizi görülme sıklığının sanılanın aksine erkeklerden az olmadığını belirterek kadınlara önerilerde bulunuyor:
“Kalp krizinde özellikle 60 yaşından sonra kadınlar erkeklerle eşit duruma gelmektedirler. Bunun yanında kadınlarda olumsuzluk hastalığın tanınması ve tedaviye yanıtta da devam etmektedir. Araştırmalar, ilk kalp krizini izleyen 1 ay içinde ölüm riskinin, 6 ay içinde de ölüm riski ve yeniden hastaneye yatma gereksiniminin erkeklere göre kadınlarda daha yüksek olduğunu göstermektedir. İlk kalp krizinden sonra kadınlarda ölüm riskinin erkeklere göre %70 daha fazla olduğu saptanmıştır. Kadın hastalara sigara içmemelerini, yağlı yiyeceklerden ve dolayısıyla obeziteden kaçınmalarını, yüksek tansiyonlarını takip ettirip gerekiyorsa düzenli ilaç kullanmalarını, düzenli beslenmelerini ve haftada en az 3 kez 45 dakika düzenli spor aktivitelerinde bulunmalarını, stres ve depresyondan kaçınmalarını tavsiye ediyoruz.”
 
-habervitrini

21 Şubat 2011 Pazartesi

Bakımlı ve Sağlıklı Tırnaklar İçin

Hem güzel, hem bakımlı; hepsinden önemlisi sağlıklı tırnaklara sahip olmak için dikkat etmemiz gereken önemli noktalar...





Tırnaklarımızı hiç de hafif almamak gerek… Ne kadar bakımlı veya güzel gözükse de, altında yatan ciddi rahatsızlıklar söz konusu olabilir. Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Ahmet Arpacı, tedavisi çok da kolay olmayan tırnak hastalıkları ve bu konuda dikkat etmemiz gerekenler hakkında bilgi veriyor.

Sağlıklı tırnaklar için beslenin


Vücutta meydana gelen demir, çinko, folik asit ve B 12 vitaminlerinin eksikliği durumlarında tırnaklarda bir takım bozukluklar meydana gelmektedir. Tırnaklarda kırılma, kabalaşma, çatlama ve tabakalaşma gibi durumlara neden olabilen bu eksiklikleri gidermek için beslenmeye de dikkat etmek gerekmektedir. Kırmızı et, süt ve süt ürünleriyle deniz ürünlerinin tırnak sağlığı için yenmesi şart. Fakat beslenmenin yeterli olmadığı durumlarda bu eksiklikleri karşılamak amacıyla vitamin takviyesi de yapmak gerekir.

Nemlendirici krem kullanın

Tırnağın yüzde 18’i sudan oluşmaktadır. Su yapısını dengelemek için de nemlendirici balsam türü krem ve solüsyonların kullanılması önerilmektedir. Ayrıca kişinin elini çok fazla deterjanla temas ettirmemesi de gerekmektedir.

Manikür pediküre dikkat!

Tırnak hastalıklarının önüne geçmek için manikür ve pediküre de dikkat etmek gerekir. Çünkü tırnak hastalıklarının büyük bir çoğunluğu manikür ve pedikürden geçmektedir. Tırnak bakımını yaptırdığınız yerin hijyen kurallarına uyup uymadığını kontrol etmeniz ve mümkün olduğu kadar tırnaklarınızla oynamamanız gerekmektedir.


Oje, enfeksiyon oluşumuna neden olabiliyor

Kozmetik ürünlerinin çok büyük bir kısmı cilde zarar vermektedir. Oje de bu ürünlerden biridir. Her ne kadar ojeler güzel bir görünüm sergileseler de; tırnağı havasız bırakabilir ve bazı enfeksiyonların oluşmasına fırsat tanıyabilir.


Beyaz lekelerin vitamin eksikliğiyle ilgisi yok

Tırnakların üzerinde bazen beyaz noktacıklar görünebilir. Halk arasında vitamin eksikliği olarak değerlendiren bu durum tırnağın içerisine hava kabarcıklarının girmesiyle oluşur. Fakat bunun vitamin eksikliğiyle hiçbir ilgisi yoktur. Endişe edecek bir durum da oluşturmamaktadır. Sadece görüntü itibariyle insanları tedirgin etmektedir. Hatta bazen tırnağın tamamen beyazladığı durumlar dahi olabilir. Fakat bu beyazlanmadan korkulmamalıdır,bu durumun da her hangi bir zararı yoktur.

Şeytan tırnağı deyip geçmeyin

Şeytan tırnağı kişinin yapısı ve tırnakla çok oynanmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Gerekli tedavi yapılmazsa mikrop kapıp dolamaya dahi dönüşebilir. Antibiyotik tedavisi ya da lokal anesteziyle steril bir şekilde kesilerek parmağa müdahale edilebilir.

İç hastalıkları da tırnak bozulmalarına neden olabilir

Bazen iç organ hastalıklarında, romatizmal hastalıklarda, kalp, karaciğer ve akciğer hastalıklarında tırnaklarda bazı bozulmalar olabilir. Tırnağın bazen de genetik olarak küçük kalması ya da batık çıkması durumu söz konusudur.

Tedavisi en zor mantarlar: tırnak mantarları

Tırnağı hastalandıran en önemli nedenlerin başında mantarlar gelmektedir. Tırnak hastalıklarının yüzde 60’ı mantarlardır. Tırnağın serbest kenarından girer. Islaklık, nemlilik, karanlık, kapalılık, dar ayakkabı, travma ya da sıkışmayla, başkasının ayakkabısını giymekle, ve manikür- pedikürde vücuda girmektedir. Şayet kişinin vücut direnci düşükse, şeker hastasıysa, uzun süre antibiyotik kullandıysa ya da kortizon kullanmışsa bu mikropların vücuda girmesine ortam hazırlar.

Bu mantarlar tırnakta kalınlaşma, kırılma, sararma ve çizgilenme yapar. Mantarların batması durumunda ise dolama oluşmaktadır. Bu tür mantarlar elden çok ayakta görülmektedir. Tedavisi en zor olan mantar, tırnak mantarlarıdır.

Sedef ya da sıkıntı hastalıklar da tırnak bozukluklarına neden olabilir. Bu durumda yüksük tırnak denilen noktacıklı bir görünüm ortaya çıkar, enine ya da boyuna çizgilenme, tırnak yatağının üzerinde kamburlaşma ve bombeleşme meydana gelebilir.

Sağlıklı tırnaklara sahip olmak için:


Tırnaklarınızı kısa kesin.

Manikür ve pedikür koşullarınıza her zaman çok dikkat edin.

Ellerinizi ve ayaklarınızı nemli bırakmayın.

Tırnak yemek enfeksiyonlara ortam hazırladığından, tırnaklarınızı yemeyin.

Unutmayın; aşırı antibiyotik ve kortizon tüketimi de tırnak yapısını bozar.

Başkalarının terlik ya da ayakkabılarını giymemeye özen gösterin.

Beslenmenize dikkat edin; et, süt ve balık ürünlerinden mutlaka tüketin.


(ensonhaber)
 

Yaşamkafe Copyright © 2010 Fashionzine is Designed by Ipietoon for Bie Blogger Template
In Collaboration With Teen Celebrities