Teknoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Teknoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Mart 2011 Perşembe

Blogspot Neden Yasaklandı?!

Blogspot.com web sitesine erişim mahkeme kararıyla engellendi. Bu yasağın ardından Google'a ait çok sayıda servise erişimde sorun yaşanacağı bildirildi.
 
Blogspot.com web sitesi Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 14.01.2011 tarih ve 2011/156 D iş sayılı kararı ile erişim engellendi.

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan duyurulan karar nedeniyle Google’a ait bazı IP’lere erişim engelleneceği de bildirildi. Erişimi engellenen IP’ler dolayısıyla, Google’in bazı uygulamalarına erişilememe ya da yavaşlık yaşanması bekleniyor.

Bu engellemenin muhtemel etkileri ile ilgili olarak;

- Google web sitesine erişimde sorun yaşanması,

- Google analytics, Google maps gibi Google uygulamalarını kullanan portal veya web sitelerinde erişimlerin yavaşlaması,
- Google Toolbar yüklü bilgisayarlarda bazı sitelere yavaş erişme,
- Web siteleri dahilinde ‘google search’ kullanan alan adlarına erişimde yavaşlama,
- Firmanıza ait Google uygulamalarıyla entegre ya da Google Search’a dayalı bir takım uygulamalarınızın bu erişim kısıtlamasından etkilenmesi söz konusu olabilecektir.

Aynı mahkeme daha önce de Blogger'ı engelletmişti.

İnternette tepki çığ gibi büyüor

Twitter üzerinden #blogumadokunma tag'ıyla bir tepki hareketi başlatıldı. Türkiye'de şu anda trend topic olan #blogumadokunma ile alınan kararın sansür olduğu ve internete vereceği zarar kamuoyuna duyurulmaya çalışılıyor. 


-Kaynak:onlinestar.blogcu.com

20 Şubat 2011 Pazar

Diş İmplantı Nedir ?

İmplant tedavisi eksik dişleri ya da protezi yüzünden kendilerini yeterince güvenli ve rahat hissedemeyen, gülüşünü saklayan ve yemek yerken zorluk çekenlere öneriliyor.

Diş Hekimi Mehmet Zahid Kazandı, implant hakkında en çok merak edilen soruları yanıtladı.
İMPLANT NEDİR?
İmplant, eksik olan dişlerin fonksiyon ve estetiğini tekrar kazandırmak amacıyla çene kemiğine yerleştirilen ve uygun malzemeden yapılan suni diş kökleridir. İmplantlar yaygın olarak dokulara uygun, son derece dayanıklı ve ileri teknoloji ürünü olan titanyumdan yapılır. İmplantların görünümü ve sizde verdiği his oldukça doğal olur.

KİMLERE YAPILMASI UYGUNDUR?
İmplant tedavisinde her hangi bir yaş sınırlaması bulunmaz. Her yaş için uygundur. Sadece gençler için kemik gelişiminin tamamlanmasını beklemek gerekir. Bu da kızlarda 16-17, erkeklerde ise 18 yaşına kadar gerçekleşir. Erişkinlerde ise herhangi bir üst yaş sınırı yoktur. Sadece yaş sebebiyle oluşabilecek riskler mevcut ise yapılmayabilir.

İMPLANT TEDAVİNSİN YARARLARI NELERDİR?
Her şeyden önce gönül rahatlığıyla, çekinmeden gülmenizi sağlar. Bunun yanında implant rahatça konuşabilmeyi, yemek yiyebilmeyi sağlar.

TEDAVİ SÜRESİNCE ACI HİSSEDİLİR Mİ?
İmplant tedavisi lokal anesteziyle yapıldığından normal şartlarda ağrı ya da rahatsızlık hissedilmez. Genel olarak implant sonrasında hissedilen ise basit bir diş çekimi sonrasında hissedilenlerle eş değerdedir. Ancak bazı durumlarda genel anestezide uygulanabilir.

TEDAVİ SÜRECİ NE KADAR SÜRER?
İmplant tedavisi 3-6 ay içerisinde yapılan, normalde 3- 4 seferlik diş hekimi ziyaretinden ibarettir.

İMPLANT GÜVENLİ MİDİR?
İmplant tedavisindeki başarı oranı oldukça yüksektir. İmplant tedavisi olacak en ideal hasta profili sigara içmeyenler ve sağlıklı dişetleriyle ağız sağlına dikkat edenlerdir...
NTV-MSNBC

13 Şubat 2011 Pazar

İnternet Explorer 9 Hazır

Internet Explorer 9'un merakla beklenen RC sürümü nihayet yayınlandı.

Microsoft, yeni tarayıcısı Internet Explorer 9'un RC sürümünü nihayet indirilmeye sundu. Hem 32, hem de 64 bit Windows'lar için sunulan IE9 RC, beklendiği gibi gelişmiş bir sekme yönetimi, yenilenmiş simgeler ve daha fazla kişiselleştirme imkanı ile birlikte geliyor.

Beta sürümlerinde göze çarpan pek çok hatanın da düzeltildiği RC sürümü, ilk testlere göre oldukça stabil çalışıyor.

IE9, Microsoft'un, Firefox ve Chrome'a kaptırdığı Pazar paylarını geri almak için attığı en önemli adımlardan biri olarak kabul ediliyor.

-habertürk

27 Ocak 2011 Perşembe

Kalıcı Dövme Nasıl Silinir ?

Kalıcı dövmenizden sıkıldınız ve artık vücudunuzdaki varlığından rahatsız mı oluyorsunuz, dövmenizden artık tamamen kurtulmak mı istiyorsunuz? 

Artık, lazerde son teknoloji MedLite C6 sistemi ile kalıcı dövme, ciltte iz bırakmadan ve çöküntüye yol açmadan yok edilebiliyor.

Özellikle siyah ve kırmızı renkli dövmelerde başarı elde edilen yöntem, ortalama 4-10 seans sürüyor.
Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Orhan Murat Özdemir, cildin içine boya enjekte edilmesi işlemine ''dövme'' adı verildiğini söyledi. Dövmenin siyah, kırmızı, mavi, yeşil gibi çeşitli renklerde olabildiğini belirten Özdemir, dövmenin yarım-bir saat içerisinde yapılabilmesine rağmen, deriden çıkartılmasının bir ya da 2 sene sürebilen işlemler sonrasında gerçekleşebildiğini vurguladı.

Özdemir, dövmelerin her türlü lazer teknolojisiyle çıkartılabildiğine, ancak uygulama sonrasında hastanın cildinde kalıcı izler bırakabildiğine dikkati çekerek, bunun hasta için yıpratıcı bir süreç olduğunu ifade etti.

Dövme çıkartmanın bölgenin uygun olması halinde cerrahi olarak yapılabildiğini ve uygulama sonrasında ciltte ince bir çizgi kaldığını dile getiren Özdemir, genellikle büyük dövmeler tercih edildiği için bu yöntemin çok uygulanmadığını söyledi.

Özdemir, cildin kazınmasının ya da yüzeysel soyulmasının dövme silmede bir diğer seçenek olduğunu belirterek, ''Ama, dövme için boyanın cildin alt kısmına enjekte ettikleri için, çok başarılı sonuçlar elde edilemez. Boyanın tamamı çıkartılamaz, çıkartılması halinde de de bölgede kalıcı bir çöküklük oluşur'' dedi.


-DÖVME TEDAVİSİNDE ALTIN STANDART ''MedLite''-
Teknolojinin ilerlemesiyle cilde zarar vermeden boyaya ulaşılmaya çalışıldığını anlatan Özdemir, dövme tedavisinde ''Altın Standart'' diye tanımlanan MedLite Lazer teknolojisiyle iz kalmadan kalıcı dövmelerden kurtulmanın mümkün olduğunu söyledi.
Özdemir, bu alandaki son teknoloji MedLite C6 lazer sisteminin dışındaki tüm yöntemlerde dövmenin çıkartıldığı bölgede iz kaldığı, ciltte deformasyon olabildiğinin altını çizerek, ''Bu yöntemde, ciltte hasar oluşturmadan, boyalı pigmentin vücut tarafından atılabilmesi sağlanıyor'' dedi.

Dövme silme işleminin kullanılan boyanın rengine ve işlemin derinliğine göre değişebildiğini ifade ederek, çok açık sarı, turuncu, mavi renkli dövmelerin ise lazer teknolojisiyle dahi çıkartılmasının oldukça güç olduğunu belirtti. MedLite C6 Lazer sisteminde de en başarılı sonuçların siyah ve kırmızı renkli dövmelerde elde edildiğini anlatan Özdemir, diğer renkler için farklı dalga boylarında işlem yapılması gerektiğini anlattı.

Özdemir, dövme çıkarmada lazer dalga boyunun çok kısa sürelerle, nano saniyelerle cilde verilmesi gerektiğini ifade ederek, ''Bu teknolojiye sahip olunmayan bir lazerle uygulama yapıldığında hasta dövmesinden kurtulur, ancak işlem yapılan bölgede kabarık ya da çökük iz kalabilir'' uyarısında bulundu.

Uygulama esnasında hastanın canının yandığını belirten Özdemir, ''Çünkü, ışık enerjisi, pigment tarafından emildiğinde ısı enerjisine dönüşüyor. Açığa çıkan ısı, boyayı parçaladığı gibi aynı zamanda da acıya da neden oluyor'' diye konuştu.
Özdemir, uygulama sonrasında da bölgede kızarıklık oluştuğunu, ancak bunun bir süre sonra geçtiğini ifade eden Özdemir, işlemin yapıldığı gün kesinlikle uygulama yapılan yerin ıslatılmaması gerektiği bildirdi. Özdemir, uygulamanın ardından bölgeye 3-4 gün antibiyotikli krem sürülmesini önerdiklerini söyledi.

-UYGULAMA NASIL YAPILIYOR?-
Özdemir'in verdiği bilgiye göre, dövme silme işlemine başlanılmadan önce hastanın daha az acı hissetmesi için, uygulamadan yaklaşık bir saat önce bölgeye uyuşturucu krem sürülüyor.
Ardından bölgenin fotoğrafı çekiliyor ve işleme başlanıyor. Sonrasında fotoğrafta büyütülen dövme yerine bakılarak, lazerle odaklar nokta nokta uygulanarak yapılıyor. Uygulama yapılır yapılmaz, bir solma meydana geliyor ve kabarıklık oluşuyor. Boyanın açığa çıkmasıyla birlikte de dövmenin renginde koyulaşma başlıyor.
İşlem, ortalama 15 saniye ile 15 dakika arasında sürüyor.

Uygulama bittikten sonra bölge hücre göçüne ve ısı hasarına bağlı olarak kabarıyor ve dövmenin rengi koyulaşıyor. Kabarıklık ve renk artışı, bir hafta ile bir ay arasında sürüyor. Bu süre içinde vücuttaki çöp toplayıcı diye isimlendirilen sistem, bölgeye hücum ediyor ve açığa çıkan boyayı alıp vücuttan atıyor. Tekrar işlem yapılabilmesi için, bölgede o hücrelerden kalmaması, kabarıklık ve renk artışının kaybolması gerekiyor.
İşlenim, dövmenin rengine ve derinliğine, boyanın miktarına göre değişmekle birlikte 4-10 seans sürüyor. Dövme silme işleminin maliyeti seans başına 100-1000 TL arasında değişiyor.

-AŞKINDAN AYRILAN DÖVMESİNİ SİLDİRİYOR-
Dr. Özdemir, dövme sildirenler içinde ilk sırayı devlet memurlarının aldığını belirterek, ''Devlet Memurluğu için sınava girecek olanlar, özellikle görünen yerdeki dövmelerini sildirmek istiyor'' dedi.


Kötü, biçimsiz dövmelerin başvuru nedenleri arasında ikinci sırayı aldığını anlatan Özdemir, eski sevgilisinin adını yazanların, dövmelerini sildirmek için gelen kişiler içinde önemli bir yer tutuyor'' diye konuştu.

Özdemir, en çok kadınların dövmelerini sildirmek istediğini ifade ederek, dövmenin önce geçici, memnun kalındığı takdirde kalıcı yaptırılması ve siyah ya da kırmızı renklerinin tercih edilmesi önerinde bulundu.

Dövmenin kesinlikle şah damarının üstüne denk gelen bölgeye ya da göz kapağına yaptırılmaması uyarısında bulunan Özdemir, işleminin hijyeninden emin olunan profesyonel kişilere yaptırılması gerektiğini sözlerine ekledi. 

-star

25 Ocak 2011 Salı

1 Depoyla 2457 km Gitti !

Dizel bir arabayla ne kadar mesafe gidebilirsiniz? 400 mil, 500 mil belki de 600 mil... Nitekim Volkswagen geliştirdiği yeni teknolojiyle bu mesafeyi katlamayı başardı.

19 Ocak 2011 Çarşamba

Beynimiz Facebook Gibi Çalışıyor

Öyle bir çalışıyor ki okuyunca şaşıracaksınız...

Amerikalı bilim adamları insan beyninin sosyal paylaşım ağı facebook gibi çalıştığını açığa çıkardı. 

Pennsylvania eyaletinde bulunan Carnegie Mellon Üniversitesi’nde yapılan araştırmada beynin bazı bölümlerinin çalışma biçimi ilk kez tüm açıklığıyla ortaya döküldü.

İncelemede, beyinde aktif rol oynayan nöronlar, facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinde sık sık online olup yorum yazan ve paylaşımlarda bulunan kişilere benzetildi. Üniversite profesörlerinden Alison Barth tarafından yürütülen incelemede, beyindeki bu en aktif nöronların bilinçli düşünme, konuşma ve mantık eylemlerinde önemli rol aldıkları belirtildi.

Aktiflerin etkisi
Beyinde bu eylemlerden sorumlu olan “neokorteks” isimli bölgede trilyonlarca nöron bulunuyor. Milliyet'te yer alan habere göre araştırmacılar fareler üzerinde yaptıkları araştırmada, bu trilyonlarca nöron içerisinde bazılarının diğerlerine göre daha aktif rol oynadıklarını keşfetti. Bu hücrelerin sahip olduğu aktif rolün ise beyin-hücre ilişkisinin daha iyi sağlanmasına yardım etmek olduğu ortaya çıktı.


Facebook’ta daha aktif olan kişilerin bilgi dağılımını hızlandırması gibi, bu nöronların da beyin içindeki aktiviteyi seri hale getirdiği düşünülüyor. Uzmanlar şimdi neden bazı beyin hücrelerinin diğerlerinden daha aktif durumda olduklarını ve bu nöronların insanların öğrenme eyleminde nasıl bir rol oynadıklarını araştırıyor.

-habertürk

16 Ocak 2011 Pazar

En Yaygın 10 İnternet Dolandırıcılığı

İnternet dolandırıcılıkları zaman zaman komedi filmlerini dahi gölgede bırakırken, bazılarının farkına varmak kolay kolay mümkün olmuyor. 

İşte kullanıcıları oltaya getiren en yaygın 10 internet dolandırıcılığı..

Borç içindeki insanların çaresizliğinden faydalanıyorlar !

Ekonomik güçlüğe düşen, borcunu ödeyemeyenlere bir darbe de dolandırıcılardan geliyor. Sıkıntıdaki kurbana internet, telefon, posta gibi yollarla ulaşan dolandırıcılar, borçların ödenmesinde yardımcı olacak ödeme planları sunuyorlar. Gösterilen veya yatırılan teminatları da türlü şekillerde çalarak kayıplara karışıyorlar. Özellikle de kredi kartı borçlarını devralmayı vadeden dolandırıcılara rastlanıyor.

Facebook'tan para isteyen olursa dikkat edin!

Sahtekarlar; Facebook, Twitter, MySpace gibi bir sosyal ağdaki bir kullanıcı hesabını çalıyorlar. Daha sonra kurbanın eşinden, dostundan başının belada olduğunu, acilen paraya ihtiyacı olduğunu söyleyen mesajlarla, belirli bir adrese para yollamalarını istiyorlar.

Maç sonuçlarını önceden bilen olmaz, olsa da size söylemez!

Bu dolandırıcılık metodunda ertesi gün oynanacak olan bir maçın sonuçları, kurbana e-posta ile atılıyor. Ücretsiz bir hizmet olarak tanıtılan bu maç sonuçları birkaç gün boyunca doğru çıkmaya devam ederek, en şüpheci kurbanı bile postayı atanların maç sonuçlarını bildiğine inandırıyor. Bir süre sonra ise kurbana daha sonraki maçların sonuçlarını da öğrenmeye devam etmek istemesi durumunda, belirli bir hesaba yüklü bir miktarda para yatırması gerektiği söyleniyor. Bahislerde büyük paralar kazanma hayalleri kuran kurban da parasından oluyor.

İhtiyarları acımadan can evinden vuruyorlar !

Kurban yaşlı insanlardan seçilerek çeşitli yollardan torunlarının kazada yaralandığı söyleniyor. İnternet üzerinden ziyade telefonda yapılıyor. Yardım çığlıkları, ağlamalar gibi oyunculuklarla, ihtiyar kurbanların telaşa kapılarak ellerinin ayaklarının birbirine dolaşmasına sebep olan dolandırıcılar, kurbanın tedavi için acil para yollamasını istiyor.

İnanmayın: "İşimizi gör yüzde 20 senin"

Bu dolandırıcılık bir malın satışı karşılığında büyük bir komisyon vaadi şeklinde gerçekleşebiliyor. Alternatif çeşitleri çok olan dolandırıcılıkta kurbanlara iş de teklif edilebiliyor. Bu iş yüzde 20 gibi dev bir komisyon vaat ediyor. Kurbana çalıntı veya geçersiz bir çek yollanıyor. Kurbandan paranın komisyon hariç kısmının yollanmasını isteyen dolandırıcılar, çekin sahte olduğu anlaşılmadan önce parayı alıp kayboluyor.

Hesabınızdan izinsiz para çeken şirketler ekip çalışması yapıyor !

Sahtekar bir firma müşterinin hesabından mevcut bilgileri kullanmak suretiyle para çekmeye devam edebiliyor. Ücretsiz denemeler için verilen kredi kartı bilgileri genellikle bu şekilde kullanılıyor. Bu kredi kartı bilgileri sahtekar şirketlerce paylaşılarak kredi kartı her taraftan hortumlanıyor.

Güvenlik sorularının cevapları sahtekarlara her kapıyı açıyor !

Adına aldanmayın, hem telefonda, hem de e-posta'da sık sık yapılan bir dolandırıcılık çeşidi. Bankadan gelmiş gibi duran ciddi bir e-posta veya ciddi bir görevliyle telefon konuşması, kurbanı hesap bilgilerinde güvenlik riski oluştuğu gerekçesiyle kandırıyor. Doğrulama için bütün özel bilgileri alıp kaydederek kurbanın hesabını boşaltmakta kullanıyor. Bunun daha gelişmiş bir şeklinde direkt özel bilgileri sormayan dolandırıcı, sadece güvenlik sorularını soruyor ve bu cevaplarla gerçek bankayı arayarak şifre değiştiriyor. Böylece hesabı ele geçiriyor.

Bedava vaatlerine kanmayın !

Bedava vaatleriyle dolup taşan e-postalar, özellikle de anti-virüs reklamları sahtedir. Bunların içerdiği ek dosyalar veya bağlantıların götürdüğü adresler zararlı yazılımlarla dolup taşıyor. Bu yazılımlar bilgisayardan şifreleri çalabiliyor.

İsmi, markası bilinir olmayan aracılara güvenmeyin !

Süsülü, gıcır gıcır, pırıl pırıl hazır fotoğraflar kullanılarak hazırlanmış sitelere ve hesaplara dikkat edin. Özellikle eBay üzerinde yaygınlaşan bir dolandırıcılık metodu bu. Alıcı ve satıcı arasında güven ortamı sağlamak için çalışan bağımsız aracı kuruluş hizmetleri gerçekte olan ve işleyen bir sistem. Ancak sahte aracı kuruluşlar artan sıklıkta alıveriş yapanların belası olmaya başladı.

Phishing yani balıkçılık yönteminde ağa takılanlar soyuluyor !

En yaygın internet dolandırıcılığı, yasal bir kurum gibi davranarak hesap bilgilerini çalmak için yapılıyor. Yanlış bir bağlantıya tıklayıp gerçekten bankaya girdiğini sanan kullanıcı, şifresini sahte bir siteye giriş dolandırıcılara vermiş oluyor. İnternet tarayıcılarda bu tür sahte sitelere karşı filtre özelliği gittikçe yaygınlaşıp gelişiyor. Pek çok dolandırıcılık aslında bu tür altına giriyor.

-Zaman

Güvenli Şifre Nasıl Olur ?

Hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olan İnternet, artık gerçek hayatta gerçekleştirilen birçok aktivitenin kendisi üzerinden de yapılabilmesine olanak sağlayan, büyük bir portal. Ancak internet, tüm bu avantajlarına rağmen tehdit unsurlarıyla da kullanıcıların canını fazlasıyla yakabiliyor.


Virüsler, Trojan'ler, Worm'lar ve diğer malware'ler, yer yer kullanıcıların korkulu kabusu haline gelebiliyor. Bu nedenle internete bağlanan her bilgisayarın bu zararlılardan korunmak için bazı güvenlik yazılımlarıyla donatılması gerekiyor. Ancak iş, güvenlik yazılımlarını bilgisayarlara kurmakla bitmiyor elbette. Daha da önemlisi, kullanıcıların bilinçli bir şekilde internette dolaşması ve tehdit unsurlarını doğrudan bilgisayarlarına ulaşmasının önüne geçmesi...

Peki güvenli bir şifre nasıl oluşturulur?


İşte birkaç ipucu...

Şifreleriniz kaç karakter uzunluğunda olmalı?

Bugün için internet kullanıcılarının çok büyük bir bölümünün internet üzerinde bulunan en az bir adet hesabı bulunmaktadır. Bu hesaplar, e-posta, Facebook gibi sosyal ağlar ve banka hesapları olabileceği gibi, forum veya diğer üyelik hesapları da bu kapsama girmektedir.

Dolayısıyla internet üzerinde bir hesabı bulunan hemen herkesin güçlü bir şifreye de ihtiyacı vardır. Peki ama güçlü şifre nedir? Nasıl oluşturulur?

Güçlü bir şifre oluşturmak istiyorsanız, öncelikle şifrenizin yeteri kadar uzun olup olmadığına dikkat etmelisiniz. Şöyle ki, 5 ya da 6 karakterli bir şifre oluşturmak, şifrenizin güvenliği için büyük bir zafiyettir ve hacker olmayan herhangi bir kullanıcı bile (lamer gibi) bu tür şifreleri kolayca çalabilmektedir.

Bundan dolayı, şifre oluştururken öncelikle şifrelerin en az 8 karakterden oluşmasına dikkat etmek gerekiyor. Tabii iş, 8 karakter uzunluğuyla da sınırlı kalmamalı. Bunun yanında şifrenizin rakam ve sembolleri de içermesi (5, 6, @ gibi) son derece önemli. Bu tür farklı harf/rakam/sembol kombinasyonunu şifrenizde kullandığınızda, şifrenizin güvenliğinin maksimum düzeye ulaşacağına emin olabilirsiniz.

Cümlelerin baş harfini kullanın

Şifre oluşturanların en büyük dertlerinden biri, şifrelerini daha sonra unutabilme olasılığıdır. Bu sebeple şifre oluşturma aşamasındayken, şifrenizi aklınızda kalıcı bir yer edinebilecek harf veya sayılardan oluşturmanız gerekiyor.

Bu bağlamda şifre oluştururken aklınızda kuracağınız bir cümlenin baş harflerini kullanarak da şifrenizi istediğiniz şekilde hazırlayabilirsiniz. Örneğin, "Benim İlkokul hocam Kamil Dönmez Er'dir" tümcesini ele alalım. Buradaki cümleyi çok iyi bildiğinizi ve unutmanızın çok zor olduğunu varsayalım. Bu şekilde şifremizi oluştururken "bihkde" harf kombinasyonuna ulaşırız.

Böylece çok iyi bildiğiniz bir tümcenin baş harflerini kullanmak suretiyle yepyeni ve güvenli bir şifreyi medyana getirebilirsiniz.

Cümleleri olduğu gibi şifre yapın

Ancak cümlelerin baş harfini kullanmak sizi tatmin etmemiş olabilir. Eğer farklı yöntem arıyorsanız, aklınızda kuracağınız herhangi bir cümleyi, olduğu gibi şifrenizi oluştururken de kullanabilirsiniz.

"Benİstanbulageldiğimde12yaşındaydım" gibi çok iyi bildiğiniz cümleler, bu konuda size fazlasıyla faydalı olacaktır. Yine de, dikkat edeceğiniz üzere cümlemizi yazarken karakterlerin arasında boşluk bırakmamaya veya özel işaretler (kesme işareti gibi) kullanmamaya özen gösterdik. Bunun sebebi ise bu tür işaretlerin bazı bilgisayarlarda problem çıkarabilme olasılığıdır.

Sonuç olarak bu tür uzun cümlelerle de kendi özel ve uzun şifrenizi kolayca oluşturabilirsiniz.

Sizin için özel olanları şifrenizde kullanın

Tüm bunların dışında, şifre oluştururken hayatımızda yer eden bazı eşya veya kelimelere de şifremizde yer verebilir.

Mesela gittiğiniz üniversitede sevdiğiniz bir hocanın ismini, uzun yıllar kullandığınız cep telefonunuzun modelini (marka ismi olmaksızın) ve en sevdiğiniz çizgi film karakterinin ismini bir araya getirecek orijinal bir şifre oluşturabilmeniz mümkün.

Örnek vermek gerekirse, "elif6600örümcekadam" şeklinde bir şifre oluşturduğunuzda, bu şifrenizin başkalarında bulunması son derece güç olacaktır. Ancak dilerseniz, bu şifreyi oluştururken de @ gibi özel sembollerden de faydalanabilirsiniz.

Parola oluşturucusunu kullanın


Tüm bu adımları bir yana bırakalım ve başımızı iki elimizin arasına alıp düşünelim: "Kendi oluşturduğum şifreye pek güvenemiyorum, bu konuda bana yardımcı olacak bir yazılım olsa ne iyi olurdu."

Doğrusu, bu tür bir düşünce aklınızdan geçtiyse size müjdeyi hemen verelim: Evet, böyle bir program var; hatta birden fazla var. Kullanıcıların kendi başlarına oluşturduğu şifreler bazen kullanıcıları tatmin etmeyebiliyor. Bu tip durumlarda ise özel şifre oluşturma programları veya portalları devreye giriyor ve kullanıcıların isteğine göre, son derece spesifik ve güçlü bir parola meydana getirilebiliyor
.



(teknolojivebilim.com)

Milyon Dolarlık Alan Adları

Dünyanın en ünlü ve popüler alan adı isimlerinden Sex.com, yeniden satılığa çıkarıldı. 2006 yılında 14 milyon dolara Estom şirketi tarafından satın alınarak, dünyanın en  pahalı ikinci alan adı unvanını kazanan Sex.com, açık artırma usulüyle 18 Mart’ta satışa çıkacak.
 
Sex.com’un sahibi Estom borçlarını ödeyemediği için dünyaca ünlü alan adına haciz geldi. Yeniden satışa çıkan Sex.com’un geçen yıl 16 milyon dolara satılan Insure.com’un rekorunu kırması bekleniyor.
 
İlk olarak 1994 yılında çöpçatanlık sitesi Match.com’un kurucusu Gary Kremen tarafından satın alınan Sex.com daha sonra davalık oldu. 5 yıllık hukuk savaşının ardından Sex.com’un sahipliği 1998’de Stephen Cohen’e geçti.

Dünyanın en pahalı alan adları (milyon dolar)

1. Isure.com 16
2. Sex.com 14
3. Fund.com 9.9
4. Porn.com 9.5
5. Business.com 7.5
6. Diamond.com 7.5
7. Beer.com 7
8. Israel.com 5.8
9. Casino.com 5.5
10. Toys.com 5.1

(habertürk)

Güvenli Facebook İçin 6 Adım

Güvenli Facebook için dikkat etmeniz gereken 6 kural

Geçen Temmuz ayı içinde yarım milyar Facebook kullanıcısından yaklaşık 100 milyonunun kişisel bilgileri internete sızdırıldı.

 

Bunun, Facebook'u hedefleyen saldırıların ne ilki ne de sonuncusu olduğuna dikkat çeken ESET'in kıdemli araştırma uzmanlarından David Harley, gereksiz yere zarar görmemek için dikkat edilmesi gerekenlere ilişkin bilgi verdi.
Dünyanın önde gelen antivirüs kuruluşlarından biri olan ESET'in araştırma uzmanlarından David Harley'e göre, spam olan ya da dolandırıcılık içeren iletilere yapılan yorumlar, Facebook'ta yer alan birçok uygulamanın istismar edilmesine sebep oluyor.

David Harley, bu nedenle kullanıcıları uyararak, Facebook başta olmak üzere, sosyal ağlardan zarar görmemek için uyulması önemli 6 kuralı şöyle sıraladı:

 
"Facebook gizlilik ayarlarınızı düzenleyin: Tam profilinizi sadece en güvenilir arkadaşlarınız ile paylaşın, diğerlerine kısıtlı profil uygulayın. Facebook ayarlarında durum güncellemeleri, duvar iletileri, kişisel bilgiler, fotoğraflar arasından kısıtlamak istediklerinizi seçebiliyorsunuz. Facebook zaman zaman gizlilik ayarlarını değiştiriyor, onayladığınız ayarların farkında olun. Arkadaş listenizde tanımadığınız birini görürseniz hemen kaldırın.
 
İletilen bağlantıları tıklamayın: E-postanızdaki şüpheli bir eklentiyi posta arkadaşınızdan gelmiş olsa bile açmıyorsanız, aynı güvenliği Facebook'ta da uygulamalısınız. Mesajın içeriği arkadaşınız yerine bir hacker ya da suçludan geliyor olabilir.
 
Sadece tanıdığınız insanların arkadaşlık isteğini kabul edin: Kullanıcılar tanımadıkları insanlardan gelen istekleri onaylamamalılar ve tam profillerini herkese göstermemeliler. Kiminle neyi paylaştığınızı aklınızdan çıkarmayın.
 
Girdiğiniz bilgiler sonsuza kadar dünyaya açık kalacaktır: Bir fotoğrafı ya da tüm sosyal ağ hesabınızı sildiğinizde tüm veriyi sonsuza kadar sildiğinizi zannetmeyin. Bilgileriniz ve fotoğraflarınız, sildiğiniz zamana kadar çoktan başka bir bilgisayara indirilmiş olabilir. İnternette hangi fotograf ve bilgileri paylaşmanızın yerinde olacağını en az iki kez düşünün.

Uygulama yüklerken dikkatli olun:
Üçüncü parti birçok uygulama hackerların elinden çıkmış olabilir. Emin olun, kişisel bilgilerinizin bu tip insanların eline geçmesini istemezsiniz.

Tıklamadan önce düşünün:
"Beğen" linkine tıklarken dikkatli olun.

Arkadaşlarınıza solucan bulaştırma ihtimaliniz var. Her şey "Beğen" linkine tıklayarak başlıyor ve bir anda kendinizi başkalarına spam gönderir halde bulabiliyorsunuz. Profilinize bu tip bir solucan bulaşmış ise, temizlemek için bulaştıran mesajı durumunuzdan ya da duvarınızdan kaldırın ve şüpheli uygulamalar için ayarlarınızı kontrol edin."
 
(ensonhaber)

14 Ocak 2011 Cuma

Hiper Yat Monaco Sokakları

İNGİLTERE’deki “Yacht Island Design” şirketi 1.1 milyar dolara Monako’yu okyanusa taşımayı planlıyor.
 
“Monako Sokakları” adı verilecek olan 153 metrelik yüzen sarayda Monako’nun ünlü Monte Carlo Casino’su, Hotel de Paris’in, Café de Paris’in, Loews Oteli’nin minyatürleri bulunacak.
 
“Hiper yatın” en şaşırtıcı özelliği ise Monaco Grand Prix’den ilham alan go-kart pisti. Konuklar dilerse yatta yarış yapabilecek. 16 kişinin ağırlanabileceği, 70 mürettebatın görev yapacağı yatta yüzme havuzları, tenis kortları, barbekü alanları bulunuyor. 

Yatta yine bir helikopter de 24 saat hizmet verecek. Yat sahibinin kamarası ise 456  metrekare büyüklüğünde. Hiper yat tamamlandığında dünyanın en pahalı yatı  unvanının da sahibi olacak.
 
Dünyanın en pahalı yatı ise 8 katlı bir bina yüksekliğinde olan 1 milyar dolarlık Eclipse.  Yat, Chelsea takımının sahibi Roman Abramoviç’e ait.

HİPER YATIN ÖZELLİKLERİ
UZUNLUĞU: 153 metre
FİYATI: 1.1 milyar dolar
İÇİNDEKİLER:
*Yüzme havuzu
*Yarış pisti
*Helikopter pisti
*Tenis kortları
*Barbekü alanları
*Mini Monte Carlo Casinosu

Gazete Haberturk

4 Ocak 2011 Salı

İşte Dünyanın En Pahalı Dairesi

‘One Hyde Park’ rezidansının 2 bin 160 metrekarelik çatı katı dairesi 220 milyon dolara satıldı.

İNGİLTERE’nin başkenti Londra’nın en pahalı semti olan Knightsbridge’te inşa  edilen ‘One Hyde Park’ rezidansının çatı katı dairesi, 220 milyon dolara satılarak ‘dünyanın en pahalı dairesi’ unvanını ele geçirdi.

Alıcısı açıklanmayan dubleks daireyi bir Rus oligark ya da bir Arap şeyhinin satın aldığı tahmin ediliyor.

TAŞLARI TÜRKİYE’DEN

Dairenin sadece damga vergisinin 8.8 milyon doları bulduğu belirtiliyor. Mimar Richard Rogers’ın dizayn ettiği 80 dairelik binanın yapımında Türkiye, İtalya, Fransa, Belçika, Çin ve Mısır’dan getirilen taşlar kullanıldı.
Pencereleri kurşun geçirmez camlardan yapılan 2 bin 160 metrekarelik dairede, zehirli gaz saldırılarına karşı özel bir sistemle dezenfekte eden bir havalandırma sistemi, soygun ve saldırı durumlarında kullanılmak üzere ise bir panik odası bulunuyor.
Binanın güvenliğini ise emekli SAS komandoları üstlenmiş.

(habertürk)

3 Ocak 2011 Pazartesi

LCD TV'lerin En Uygun Yeri

Günden güne daha fazla insan LCD veya Plazma TV'lerini duvarlarına taşıyor. Modern düz panel TV'ler duvar üzerinde daha büyüleyici gözüküyor.

 

LCD veya Plazma TV'lerinizi sehpa veya masa üzerinde konumlandırmanız hem izleme alanı hem de kapladığı alan açısından olumsuzluklara yol açabiliyor. Bu olumsuz durumun önüne geçmek için duvar montajı yapmanız gerekiyor.

Bu hem televizyonunuzun oturma odanızda daha az yer kaplamasını sağlayacak hem de televizyon izleme zevkini arttıracak. TV'nizi duvara monte etmek zor bir iş gibi gözükebilir. Bu işlemi işin ehli kişilere yaptırmanız gerekiyor. Aşağıdaki farklı çeşit TV monte yöntemlerinden birini siz de uygulayabilirsiniz.

Bu en basit duvara monte yöntemidir. Düz duvara monte işlemi normal olarak iki parça içerir. Eklerden biri TV'de diğeri duvarın üstünde yer alır. Bu iki parça daha sonra birbirine monte edilir. Bu kayar bir sistem olduğu için TV izlenme yüksekliği isteğe göre ayarlanabilir.

Düz monteye benzemekle birlikte eğimli monte de iki parçadan oluşur. Bu iki parça TV için köşebent eğimli mekanizma ve duvara monte edilecek tabaka. Düz monteye benzer bir kururlum yapılır. Oluşan fark eğimli montajın aşağıya ve yukarıya doğru eğimle hareket edebilmesidir. Bu yöntemde TV'nin öne eğimi ve tabana göre yüksekliği isteğe göre ayarlanabilir.

-stargündem

30 Aralık 2010 Perşembe

En Pahalı Arabalar

Listenin bir numarasındaki araç dünyada sadece 3 kişide var.


 
Koenigsegg Trevita: Fransız Le Point gazetesinin haberine göre, Forbes, dünyanın en pahalı arabaları listesinde birinci sıraya 1.018 beygir gücünde ve 1,61 milyon Euro değerindeki Koenigsegg Trevita’yı yerleştirdi. Aracın dünyada yalnızca üç adet üretimi bulunuyor.
 
Bugatti-Veyron 16.4 Grand Sport: 1,46 milyon Euro değerindeki Bugatti-Veyron 16.4 Grand Sport listede ikinci. Yalnızca 150 adet üretimi bulunan araç, W16 motor sayesinde saatte 374 kilometre hız yapabiliyor. Aracın Coupe versiyonunun ise 1,20 milyon Euro olduğu belirtiliyor.
 
Pagani Zonda Cinque Roadster: Üçüncü sıradaki Pagani Zonda Cinque Roadster’ın ise 1,3 milyon Euro değerinde olduğu ifade ediliyor. 678 beygir gücündeki araç, 3,4 saniyede 100 kilometre hıza çıkabiliyor.
 
Lamborghini Reventon Roadster: 1,15 milyon Euro
 
Lamborghini Reventon: 1,037 milyon Euro
 
Maybach Landaulet:  1 milyon Euro
 
Koenigsegg CCXR: 950 bin Euro
 
Koenigsegg CCX: 731 bin Euro
 
Leblanc Mirabeau: 559 bin Euro
 
SSC Aero: 541 bin Euro


(habertürk)

Sitenizin Eskidiğini Gösteren 6 Faktör

Bir internet sitesinin eskidiğini gösteren 6 önemli faktör.


Pek çok kullanıcının satın alma süreçleri için internete başvurduğu günümüzde internet sitelerinin güncel olması bir özellik değil artık bir gereklilik.

Web sitesinin eskiyip eskimediğini anlamak isteyen kurumlara 6 işaretle yol gösteren daha.net, eski ve güvenilir olmayan web sitelerinin mevcut ve potansiyel müşterileri kaçırabileceğinin altını çiziyor.  “Türkiye’de internet artık daha.net” sloganıyla Türk internet pazarına giren daha.net, web sitesinin eskiyip eskimediğini anlamak isteyenlere yol gösteriyor.

İşte internet sitenizin güncelliğini sorgulayabileceğiniz 6 önemli faktör:

1.    Hâlâ bir Splash sayfanız mı var?
Acelesi olan müşterilerin açılış sayfasının yüklenmesi için geçen sürede kaçabileceği için  birçok modern web sitesi bu yaklaşımı tamamen terk etti. Çevrimiçi satın alma sürecinde kullanıcıya ihtiyacı olan veriyi en hızlı biçimde sunmanın ve doğru mesajı (örneğin satın alma güdüsünü) kesin bir dille vermenin önemli olduğu noktasından hareketle, firma ve bireylere Splash sayfasından hemen kurtulmalarını öneriliyor.

2.    Tüm haklarınız geçmişte saklı
Genel olarak bir web sitesinin eski olduğunu en bariz biçimde ortaya koyan yerin en altta yer alan “Copyright” bölümüdür. Bu alanda “Tüm hakları saklıdır, 2009″ yazdığı takdirde kullanıcıların söz konusu sitenin yenilenmediğini düşüneceğinden ve dolayısıyla güven kaybı yaşanabiliyor.

3.    Tutarlılık  
Firmalar zaman zaman işlerini büyütüp küçültebiliyor. Ancak bu süreçte web sitesinin de değişikliklere uyması gerekiyor. Aksi halde oluşan tutarsızlık müşteri kaybına yol açabiliyor. Dolayısıyla firmaların artık sunmadığı hizmetlere web sitesinde yer vermeleri ya da sunulan hizmetlerin web sitesinde belirtilmemesi güvenilirliği zedeliyor.

4.    Eski ve hatalı SEO tekniklerinin kullanımı
Bir web sitesinin kodlarına bakıldığında resimlerin arkasına gizlenmiş veya sayfanın en altına arka plan rengi ile aynı renkte yazılmış metinler olduğu takdirde o sitenin gerçekten eskimiş olduğu bir anlamda vurgulanmış oluyor. Üstelik bu durum söz konusu web sitesinin arama motorlarından atılmasına ve dolayısıyla firmanın en büyük satış kanallarından birini kaybetmesine yol açabiliyor.

5.    Tarayıcı uyumsuzlukları
Eskiden bir web sitesinin sadece Internet Explorer’da düzgün görünmesi yeterliyken bugün artık Firefox, Safari, Opera ve Chrome gibi çok güçlü rakip tarayıcıların bulunduğunu unutmamak, siteleri de bu tarayıcıları düşünerek geliştirmek gerekiyor. Aksi halde sitelerin söz konusu tarayıcılarda yanlış veya bozuk görünebilir ve hatta site yerine bir hata mesajı çıkabilir. Elbett mobil tarayıcıların da site tasarım ve uygulamasında hesaba katılması gerekiyor. Ayrica Flash teknolojisinin en popüler akıllı telefonlardan olan iPhone tarafından desteklenmediğini göz önünde bulundurmak çok önemli.

6.    Sadece eski
Web tasarımları da moda tasarımları gibi görsel akımlar olduğundan, bir web sitesi bu akımların, trendlerin dışında kaldığı takdirde eski görünecektir.

daha.net Genel Müdürü Timur Çataklı, konu hakkındaki görüşlerini şöyle dile getiriyor: “İnternet hayatımızın bir parçası ve özellikle firmaların hedef kitlelerine ulaşmadaki en önemli kanalı. Bu anlamda bir kurum için olmazsa olmaz bir araç olan internet sitelerinin de belirli kriterlere uyması gerekiyor. Bu kriteler hem hedef kitlenin firmalara kolayca ulaşmasını, hem de aradığı şeyi rahatça bulmasını sağlıyor. daha.net olarak dileyen tüm kurumlara uçtan uca internet çözümleri sunmaya ve hedef kitlelerine ulaşmalarını sağlayacak en doğru yolda onlara destek olmaya devam edeceğiz.”


(habertürk)

2015'de Uçan Otomobiller Geliyor

Darpa, 2015'e kadar pilotsuz uçabilen ve yerde gidebilen 'uçan otomobil' yaptıracak.

ABD Savunma Bakanlığı’na bağlı teknoloji geliştirme ajansı Darpa, 2015yılında ilk uçuş testinin yapılmasını istediği uçan otomobil projesi için prototip çağrısı yaptı.

Kurumun yayınladığı teknik şartnameye göre bir SUV arazi aracı becerilerine sahip olacak araç, tam teçhizatlı dört komandoyu, bir destek elemanını ve bir askeri doktoru taşıyacak kapasitede olacak. Yer ve hava modları arasında hızlı transformasyon geçirmesi beklenen araç, ayrıca tam otomasyonla pilotsuz uçmasını ve yerde gitmesini sağlayacak akıllı bilgisayar sistemleriyle donatılmış olacak.

Darpa’nın talepleri arasında ayrıca aracın dikey kalkış ve iniş yapabilmesi, hava seyri sırasında 10,000 feet (3,000 metre) irtifaya ulaşabilmesi, tek depoyla yerde en az 400 km yol yapabilmesi de bulunuyor. Ajans, şartlar arasında yer almasa da, hibrit elektrikli mekanizma, gelişmiş batarya, çok seçenekli kanat modülasyonu, hafif metal teknolojileri gibi özellikleri de ‘olumlu’ karşılayacak.

Resmileşmese de Transformer adıyla anılan araç projesinin geliştirilmesi ve prototiplerinin testi için 55 milyon dolar bütçe ayrıldı. Darpa, resmen 2008 yılından beri bir “uçan otomobil” geliştirmek istediğini duyurmuştu. Sonuçlardan memnun kalınırsa, bu araçlardan öncelikle bir askeri ambulans filosu kurulması planlanıyor.

(habertürk)

29 Aralık 2010 Çarşamba

Dünyanın En Faydalı 10 İcadı

Hayatınızda olmazsa yaşamınızı sürdürmenizin zorlaşacağı, en çok ihtiyacınız olan icatların ne olduğunu düşündünüz mü hiç?
Soruyu cevaplamadan, evde ya da işyerinde geçirdiğiniz bir günü hayal edin.

Saatinizin alarmı bu sabah sizi uyandırdı mı?

Duş aldınız mı ya da dişlerinizi fırçaladınız mı?
Buzdolabından birşeyler içtiniz mi?
Sobanız ya da klimanız rahat etmeniz için odanızı ısıttı ya da serinletti mi?
Çamaşır makinenizin yıkadığı mis gibi kokan elbisenizi giydiniz mi?

populergazete.com sitesinin derlediği habere göre modern yaşamın hızlı koşuşturmasına rağmen, bu aletler bilim insanlarının çabaları sonucu icat edildi. Tüm bu cihazların arkasında yatan bir hikaye bulunuyor. İşte hayatımızın vazgeçilmezi olan 10 icat:

Saat:
İster dijital, ister analog saati tercih edin, sınıfınızın duvarında, ofisinizde masada, bankada, hastanede ya da işe, okula giderken duvarda mutlaka bir saatle karşılaşırsınız. Eğer bunlar yetmezse, arabanızda, DVD oynatıcılarda, uydu cihazlarında, televizyonlarda, mikrodalga fırında, kahve makinesinde ve fırınlarda da saat görebilirsiniz. Zaman her yerde karşınıza çıkıyor. İlk saat toprağa kısmen gömülü bir çubuk parçasıydı. Güneş gökyüzünde dönüşünü tamamlarken çubuğun gölgesinin mesafesi ölçülebilir artışlar şeklinde hareket ediyordu. Bu zamanı söylemenin akıllı bir yoluydu. Güneş büyük bir göstergeydi, ancak sistem gece ya da hava bulutlu olduğunda çalışmıyordu. Diğer problem ise günün uzunluğu yıl boyunca değişiyordu, zamanı belirlemek zor oluyordu. İkinci yüzyılda, Yunanlı bir gökbilimci, eğik nesneleri dünyanın eksenine paralel yerleştirmenin mevsime bakmaksızın tutarlı artış ölçümleri sağladığını anladı. Bu zaman ölçümlerini standartlaştırıyordu. Güneş olmadığında ise genellikle mumlar kullanıldı. 14. yüzyılın başlarında mekanik saat sahneye çıktı. Hiç kimse bu saati kimin icat ettiğini bilmiyor. Dünya değişmeye başlıyordu. Daha hızlı bir koşuşturma vardı ve insanlar işlerini organize etmek için saati kullanıyorlardı.

Tuvalet: Tesisat sisteminin Mezopotamya'ya gelişi M.Ö 2500 yıllarında oldu. Bu Romalılar'ın uyguladığı geniş tesisat planıydı. Orta Çağ'a kadar, Avrupalılar çöplerini pencereden dışarıya atıyorlardı ve her evde oturak bulunuyordu. Londra caddelerindeki kuvvetli pis koku korkunçtu ve etkili bir kolera salgınından sonra, kapsamlı bir kanalizasyon sistemi yapılması öncelik kazandı. Sonra alaturka tuvalet sistemi geldi. İlk kez sifonu bulan ise John Harrington idi. Thomas Twyford ise, 1885 yılında ilk seramik ve sifonlu tuvaleti icat eden kişi oldu.

Buzdolabı: Buzdolabınız olmasaydı içeceğiniz için buzunuz olmayacak ve yiyecekleri taze tutamayacaktınız. Yumurta, süt, peynir, et ve yağ gibi birçok temel yiyecek maddesini az miktarlarda almak zorunda kalacaktınız. Modern buzdolaplarının babası, Carl von Linde, doğrudan buzdolabını icat etmedi. Borulardaki gazın yoğunlaşarak sıvı hale geçmesini sağlayan bir süreç geliştirdi. Bu sürecin ilginç bir yan etkisi vardı: sistem ısıyı emiyordu. Yiyecekleri korumak için geliştirilen ilk buzdolabı 1911 yılında yapıldı. Daha pratik, bağımsız olan model ise 1923 yılında Frigidaire tarafından toplu üretimi yapıldı.

Çamaşır makinesi: İnsanlar çamaşırlarını yıkamak için değişik yollar buldular. Romalılar'ın yaptığı gibi çamaşırlarını nehirde bir taşın üzerinde döven kadınları görmüşsünüzdür. Birkaç yüz yıl sonra, taşın yerini çamaşırları fırçalamak için geliştirilen tahtalar aldı. Fakat, süreç halen yavaş ve yorucuydu. Çalkalama makinesi geliştirildiğinde, her şey değişmeye başlamıştı. Bu pedallar ya da dingiller, kirli çamaşırlarla birlikte su borularının içine asıldı. Ve sonra elle ileri geri çevrildi. Bu kas gücü gerektiriyordu. Fakat, süreç bugün çamaşırları temizlemede kullandığımız sisteme benziyor. 1908 yılında, Alva J. Fisher modern çamaşır makinesini icat etti. "Thor" ismi verilen makine, elektrik motoruyla çalışan ilk çamaşır makinesiydi. Modern çamaşır makineleri ikili tambur sistemini kullanıyor. Dış tambur suyu makinenin içinde tutarken, iç tambur çamaşırları çalkalayıcının yakınında tutuyor. Yıkama başladığında, iç tambur dönüyor, yüzlerce delik sayesinde suyu akıtıyor. Son turda, çamaşır makinesinin iç tamburu yaklaşık saatte 130 kilometre hızla dönüyor.

Telefon: Bundan 150 yıl kadar önce Alexander Graham Bell, telefonun icadına inanmasına rağmen, İtalyan göçmen Antonio Meucci bu onuru hak etti. Meucci, icat ettiği ''konuşan telgraf"a patent almak için gerekli parayı bulamadı, kendisiyle aynı laboratuarı kullanan Graham Bell kendi telefon versiyonu için 1876 yılında patent aldı. Bugün cep telefonları sabit hatlı telefonların yerini çok hızlı aldı.

Ses kayıt cihazı: MP3 çalarınız, cebinize girebilecek kadar küçük, taşınabilir müzik makinesidir. Bu cihazda binlerce şarkı saklayabilir ve istediğinizde dinleyebilrsiniz. Basit bir klikle seçimlerinizi değiştirebilir, ruh halinize göre istediğiniz şarkıyı dinlersiniz. İlk gramafonda silindir şeklinde taş plaklar kullanılıyordu. Gramofonun tarihi 1877'de Edison'un keşfettiği aletle başlar. Bu aletle bir diyafram, iğne ve iğnenin üzerinde gezdiği kalay yaprağı kullanıldı. Kaydetme ve dinleme işleri için iki ayrı sistem vardı. Bu zamana kadar fonoğraf olarak adlandırılan alet, 1885'te telefonun kaşifi Bell'in kaydetmede balmumu kullanarak geliştirdiği makina ile birlikte gramafon adını aldı. MP3 çalarınız ise, hard disk ve müzikleri depolamak için karmaşık sıkıştırılmış dosyalar kullanıyor. Dijital ses kayıt cihazları ise daha karmaşık kayıt yöntemleri kullanıyorlar.

Televizyon: Televizyon fikri 19. yüzyılın sonlarında doğdu. Başlangıcından aydaki ilk yürüyüşün televizyonda gösterilmesine kadar 90 yıl geçti. Televizyondan önce, insanlar haberleri ve eğlence programlarını dinlemek için radyo kullanıyordu. Bundan önce ise, gazetelere ve arkadaşların, komşuların bilgilerine güveniyorlardı. 2. Dünya savaşının sonunda ilginç ve önemli bir gelişme olarak televizyon ortaya çıktı. Dünyada bugün 1,5 milyardan fazla televizyon alıcısı var ve bu sayı her geçen gün artıyor. Yeni televizyon teknolojileri birbirleriyle yarışıyor.

Klima: Sıcak hava dalgasının ortasında, klimanızın olması harikadır. Willis Carrier, içerdeki havayı serinletme yöntemini icat etmeden önce, sıcak havada rahat etmek çok zordu. Güzel, soğuk bir içecek yardımcı olabilir ve ancak ısı kontrollü bir evin yerini tutamaz. 1902 yılında, bir basım fabrikasındaki işlem kontrolünü geliştirmek için tasarlanan icadı sadece sıcaklığı kontrol etmekle kalmıyor aynı zamanda nemide kontrol ediyordu. Düşük ısı ve nem uygun kâğıt ölçülerini yakalamayı ve mürekkep hizalamasını sağlayacaktı.Daha sonra Carrier'in teknolojisi, işyerlerindeki verimliliği arttırmak için kullanıldı. 1906 yılında patent aldıktan sonra ticari cihaz olarak satıldı. Ancak ev tipi klimalar 1928 yılında piyasaya çıktı.

Mikrodalga fırın: Evlerde kullanılan mikrodalga fırın 1967 yılında piyasa çıktığında, yemekler birkaç dakika içinde hazırlanmaya başlandı. Ortalama düzeydeki bir mikrodalga fırın, eti geleneksel fırınlardan 6 kat daha hızlı pişiriyor. Mutfakta geçireceğiniz zaman azalıyor. Mikrodalgalar, 2. Dünya Savaşı'nda radar keşfi için kullanıldı, bu dalgaların fırınlarda uygulanması şans eseri 1940'ların ortasında oldu. Percy LeBaron Spencer'ın mikrodalgaların mutfakta kullanım potansiyelini, cebindeki çikolatalı fıstıklı gofreti erimiş halde bulduğunda keşfettiği söylenir; mikrodalga yayan ve magnetron adı verilen bir aygıtın önünden az önce geçen bilimadamı çikolatayı eriten şeyin o olup olmadığını araştırmaya karar verdi. 1946 yılında Boston'daki bir restorana mikrodalga fırının ilk prototipini yerleştirdi. Prototip başarılı olunca, Raytheon firması ilk ticari mikrodalga fırınını Radarange adıyla 1967 yılında üretti.

Bilgisayar: Avrupa'da modern bilgisayarların başlangıç çalışmalarını yapan matematikçi, İngiliz bilim adamı Charles Babbage, 1840 yılında mekanik "Analitik Makine"yi tasarlamıştı. 2. Dünya savaşında Amerikan ordusu tarafından kullanılan bilgisayar yaklaşık 16,7 metre uzunluğunda, 2,4 metre yüksekliğindeydi. Bu elektronik bilgisayarlar vakum lambası teknolojisini kullanıyordu ve çok büyük pahalıydı. Transistörlerin ve entegre devrelerin kullanımıyla elektronik bilgisayarların daha da küçüldü. 1977 yılında, Apple II kişisel bilgisayar piyasaya çıktı ve bunu birkaç yıl sonra IBM PC takip etti. 30 yıl içinde bilgisayarlar, iş dünyası, eğlence ve dünya ileşitimi yolunda tamamıyla değiştirildi.

(internethaber)

Bilgisayarı Yavaşlatan 5 Proğram

PC'nin sistemi ve işleyişini yavaşlatan en önemli 5 program tespit edildi.İngilizce'de bu tür programlara 'Elephantware' adı veriliyor. Yani 'Hantal programlar.



Hantal programlar. Adından da anlaşılabileceği gibi bu programlar yepyeni bilgisayarınızın size yavaş, çok yavaş, aşırı yavaş çalışıyor gibi görünmesine neden oluyorlar ve o kadar para verip en son model işlemcili bir bilgisayar aldığınızda "hiçbir değişiklik görmüyorum, yandı, gitti paralar" gibi düşüncelere kapılmanıza yol açıyorlar.

Zaman zaman çalışırken "ekranın donmasına" neden oluyorlar. Sistem kaynaklarını inanılmaz bir savurganlıkla harcıyorlar.

İki de bir ekrana daha yeni, daha güncel ve daha hantal yeni bir versiyonun çıktığına dair uyarı kutuları görüntülüyorlar.

Peki bu uygulamalarla hayatımızı karartmaya devam etmek zorunda mıyız?

Download.com'un anket sonuçlarına göre suçlu 5 program belirlendi;

Acrobat Reader

Hayatımızın önemli bir parçası haline gelen PDF formatının geliştiricisi olan bu program tek bir işe yarıyor: PDF görüntülemek. Ve bunu da sistemi son derece zorlayarak yapıyor. Neredeyse iki ayda bir yeni bir versiyon çıkarıp sisteme kurmanız gerektiği konusunda uyarılar görüntülüyor. Zaman zaman sorunlu olarak yüklenen veya hiç yüklenmeyen eklentileri yüzünden sistemi kilitleyebiliyor. Tüm bunlar, alt tarafı bir sayfalık bir belge görüntülemek için!

iTunes

Apple'a sormak gerekli. Alt tarafı tüm görevi medya yönetimi ve çalması olan bir uygulamayı bu kadar hantal yapan şey nedir? Gün geçtikçe daha da karmaşıklaşıyor, yüklemesi uzun sürüyor, görüntüsü çirkinleşiyor ve bellekte aşırı yer işgal ediyor. Güzel, dört dörtlük bir alternatifi de yok işin kötüsü.

Real Player

Real Player doğru adımları atmış olsaydı YouTube kadar popüler bir sistem olabilirdi. Onun yerine elimize herkesin nefret ettiği, sistemine yüklemek bile istemediği bir medya formatını destekleyen oynatıcı kaldı. Sürekli olarak ekranda uyarı kutuları görüntülemesi, size Rhapsody ve SuperPass satmaya çalışması da Real Player'ı kullanıcıların uzak durması gereken bir program haline getiriyor.

Internet Explorer

Tüm zamanların en büyük kavgasına hoş geldiniz. Hangi tarayıcı? Internet Explorer mı? Yoksa alternatifleri mi? IE 7.0 kesinlikle IE 6.0 sürümüne göre daha iyi, ancak bu bile programın itici yönlerini gizlemeye yetmiyor. Kavga devam edecek gibi görünüyor ama en azından eğer IE'den bıktıysanız Firefox kullanmayı deneyebilirsiniz.

Microsoft Outlook

Acaba Microsoft'un 2008'li yıllara geldiğimizden haberi var mı? Hem GMail hem de Yahoo Mail Microsoft'un en gözde e-posta uygulamasından daha hızlı çalışıyorlar hem de daha faza özellik içeriyorlar. Özellikle günümüzün en önemli derdi olan spam filtreleme konusunda da zayıf bir grafik çizen Outlook işyerinde kullanım aşamasında da gerek organizasyon gerekse zaman yönetimi konusunda kullanıcıların başına derde sokup duruyor. Oysa amacı onlara yardımcı olmak, hayatlarını kolaylaştırmak.

Yine Microsoft ürünü olan Outlook Express ya da Vista ile beraber gelen Windows Mail kullanarak problemlerinizin çoğunu çözebilirsiniz.


habervitrini

İpad 2 Nasıl Olacak ?

Henüz Türkiye'ye resmi kanallardan gelmemiş olan iPad'den sonra Apple, iPad 2 için kolları sıvadı. Üretimin Foxconn fabrikasında 100 gün içinde başlayacağı konuşuluyor.

iPad'in kullanıcılara sunulmasıyla birlikte tablet bilgisayar akımı başladı ve teknoloji sektörünün diğer önemli isimleri, iPad'e rakip olan ürünlerini bir bir pazara sunmaya başladı.

Henüz resmen Türkiye'ye gelmemiş olan ve dünyada yoğun ilgi gören iPad'den sonra şimdi de iPad 2 konuşulmaya başlandı. Apple'ın iPad'den sonra iPad 2 için çalışmalarına devam ettiği biliniyordu. TGDaily'de yayınlanan habere göre, Apple'ın iPhone, iPod ve iPad gibi ürünlerini ürettiği Foxconn fabrikasına Apple talimat göndermiş durumda ve iPad 2'nin en geç 100 gün içerisinde üretilmeye başlaması söz konusu...

iPadvari ürünlerini henüz pazara sunmayan firmalar iPad'deki eksikleri görüp yeni bir tablet bilgisayar geliştirmeye çalışırken, Apple'ın iPad 2'yi çok yakında kullanıcılara sunacak olması ise tablet bilgisayar pazarını bir hayli karıştıracağa benziyor.

iPAD 2 NASIL OLACAK

Henüz Apple'dan bu yönde resmi açıklama yapılmamış olsa da, şirkete yakın kaynaklardan sızan bilgilere göre iPad 2, bir öncekine göre daha ince ve ufak bir yapıda olacak. iPad'in aksine görüntülü görüşmeyi de mümkün kılacak olan iPad 2, USB port ile birlikte kullanıcılara sunulacak.

(turktime)

Geleceğin Apple Teknolojisi

Şimdiye kadar gördüklerinizin "elma"nın çekirdeğiydi.

Siz de bir Apple bağımlısıysanız, şimdiye kadar gördüklerinizin ‘Elma’nın çekirdeği olduğunu söyleyebiliriz.
 

Bilgisayarın icadından sonra, teknolojiye bambaşka bir yön veren tüm icatlar aynı 10 yıla ve aynı markaya ait.
 

Apple'ın yarattığı "I" (Ben) gezegeninde artık telefonlar, bilgisayarlar sadece kendi zevkimize uygun çalışıyor.
Bir dokunuşla kalabalıktan kopup, sanal aleme dalabiliyor, dünyanın istediğimiz noktasındaki kişilerle, istediğimiz şekilde ve en önemlisi ekonomik şekilde ulaşabiliyoruz.
Peki hepimizi birer elma kurduna dönüştüren Apple önümüzdeki 10 yıl için neler planlıyor?
Mac/Life dergisinin editörleri 2020 yılına kadar piyasaya çıkması planlanan ve altyapısı hazır yeni ürünlerini açıkladı. Şimdiden heyecanlanmaya başlamak serbest!

2012 İlk Apple televizyonu
İster iPhone 4'ün 3.5 inçlik ekranı olsun, ister 27 inçlik sinema ekranı... Apple, kristal gibi net görüntü kalitesiyle ünlü. Buna rağmen bugüne kadar bir televizyon üretmediler. Çünkü Apple oturma odalarımıza girecekse, bunu hem internetimizi hem oyunlarımızı hem sinema keyfimizi kontrol edebilecek güce sahip olmak için istiyordu. AppleVision bunların hepsini yapacak ve televizyon sadece özelliklerinden en basiti olarak kendini gösterecek. Bir Bluetooth klavyeyle AppleVision'ınız dev bir iPad'e dönüşecek. Çocuklarınız okuldan dönünce sesli yönlendirmeyle ebeveyn kontrolünü aktive edeceksiniz. Elinizin havada yapacağı bir jestle kanal değiştirebileceksiniz. O günleri görmek için sadece 1 yıl bekleyin!

Dahili Bluetooth ve Wi-Max sayesinde AppleVision'ınızı iPhone ya da iPad'inizle senkronize edebileceksiniz, hem de korkunç kabloların hiçbirine ihtiyaç duymadan.


2013 Üç boyutlu iPad
3D hastalığına bir kere yakalandık, Avatar sağolsun, dünyaya bu virüsü bulaştırdı. Artık 3D olmayanla işimiz olmaz. Apple'ın da bu üç boyutlu gerçeği görmezden gelmesi mümkün değil. Ama Apple, o ilk hevese kapılıp çalakalem iş yapmaktansa; yine en iyisini yapmak için beklemeyi tercih ediyor. 2013'te piyasaya çıkacak iPad 3D, görüntü olarak şimdikinden çok farklı olmayacak fakat, eklenecek ekran özellikleri ile basit bir gözlüğe ihtiyaç duymadan 3D alemine dalabileceksiniz. Şaşırmayın, 2011 başında Nintendo'nun çıkaracağı yeni oyun konsolları da artık gözlük gerektirmeden 3D sunacak. Yeni iPad'in en önemli özleliklerinden biri, kendi ayarlayacağınız güvenlik ayarları ile, parmak izinizi tanıyacak olması. Artık parmağınızı hareket ettirerek iPad'in kilidini açmayacaksınız, ekranın her noktası biyometrik duyarlılığa sahip olacak, isterseniz etrafındaki siyah çerçeve de kalkacak böylece daha büyük bir görüş yaratılacak.
3D'den en iyi şekilde zevk alabilmemiz için, iPad'in desktop'unda yeni uygulamalar yer alacak.


2015 Yeşil Macbook
Elektrik üreten bir klavye. Kablolara gerek yok, Nike ayakkabılarınızla koşmanız, Macbook'unuzu şarj edebiliyor. Bu Macbook, hibrid arabaların şık çantalara sığabilen versiyonu gibi. Alıştığımız Macbookların aksine, Eco siyah. Ama bu sadece bir imaj değişimi değil. Bu solar-boya ile kaplı bir Macbook. Güneş enerjisini boyasındaki inanılmaz teknoloji sayesinde kendi yararına kullanabiliyor (Böyle bir boya hayal değil, halihazırda farklı endüstrilerde kullanılıyor). Fakat Eco'nun kullanacağı sıradışı enerji sadece güneş enerjisi değil. Şu anda iPod ile uyumlu Nike Piezo ayakkabıların kinetik gücünü Macbook da paylaşacak. Piezoelektrik tabanlı klavye de elektrik üreteceği için yazdıkça yazacak, yazdıkça şarjınız biteceğine dolacak.
Piezoelektrik sistemi yani "adım gücü" şu anda Tokyo'da Shibuya metro istasyonunda kullanılıyor. İstasyonun tabanı, her gün oradan geçen binlerce kişinin adımlarından enerjiyi topluyor.
   

2017 Hem telefon hem de laptop
Bir cebinizde iPod, bir cebinizde iPhone, çantanızda iPad ve hatta belki Macbook ile yürüyen bir Apple Store tadında dolaştınız günler artık sona ermek üzere. iScroll, sevdiğimiz tüm Aplle ürünlerini tek cihazda topluyor. Onunla da kalmıyor, teknolojiyi rulo halinde sunuyor. iScroll'la ilk tanıştığınızda, nostaljk bir duygu yaşayacak, ilk iPhone'unuzu hatırlayacaksınız. Ama sağ köşesinden tutup çekince bambaşka bir cihazla karşıkarşıya olduğunuzu göreceksiniz. Katlanabilir organik, dokunmatik ekranınız karşınızda! Voila! Sony ve Samsung da yıllardır bu teknoloji için uğraşıyor ama çok pahallı olduğu için piyasaya sürülmesi biraz zaman alacak. Şimdilik katlanabilir ekranlar var ama dokunmatik değiller. Apple'ın bunu da yapacağını umuyoruz. iScroll size istediğiniz tüm eğlenceyi verecek ve laptop özlemi de çekmeyeceksiniz çünkü bir tuşa dokunduğunuzda iScroll'unuz klavye ve ekran görünümünü alacak. MobileMe3 sayesinde tüm bilgileriniz de dünyanın her yerinde elinizin altında olacak. Geriye sadece cep telefonu hattınızın daha ucuz hizmet vermesini beklemek kalıyor!
iScroll vaadini gördükten sonra iPad bile fazlaca hantal ve ağır göründü gözümüze!

(habertürk)
 

Yaşamkafe Copyright © 2010 Fashionzine is Designed by Ipietoon for Bie Blogger Template
In Collaboration With Teen Celebrities